

Usta–çırak ilişkisi, sanat ve zanaat başta olmak üzere, hayatın her alanına yayılmış olan konulara dair bilgi, beceri ve tecrübeleri aktarmada geleneksel öğretme/öğrenme biçimidir. Modern dünyada eğitim ve öğretim sistemleri sürekli değişse de meslek ve sanatın yanı sıra; karakter ve üslup şekillendirme dahil, birçok manevi ve kültürel hususta önemli edinimler sağlayan usta-çırak ilişkisi, birebir deneyim ve bilgi aktarımının en kadim yoludur.
Teknolojinin hızla geliştiği çağımızda, mentorluk, koçluk olarak tanımlanan eğitim uygulamaları, aslında usta–çırak, hoca-talebe ilişkisinin modern adlarıdır. Meslek, sanat ve zanaat eğitimi teknik olduğu kadar ruhsal bir yolculuktur. Bu yolculuk, kitaplarla veya teorik bilgilerle tam olarak sağlanamaz çünkü usta–çırak ilişkisi sadece teknik becerinin değil, köklü bir kültürün, geleneğin, meslek-sanat sorumluluğunun, disiplininin ve ahlakının kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Bu minvalde, hayatta bazı şeyler anlatılarak değil, gösterilerek ve tecrübe edilerek öğrenilir. Bir ustanın yılların birikimiyle edindiği sezgileri, karar verme biçimini ve işin-sanatın ruhuna dair taşıdığı değerleri idrak edebilmek, çırak/öğrenci için en önemli unsurdur.
Türk-İslâm kültüründe, usta–çırak ilişkisi yalnızca sanat-zanaat dallarında değil, ilmin aktarımında da vardır ve kendine özgü bir tanımlama ile hoca–talebe bağı olarak adlandırılır. Bu bağ, talebenin hem zihnen hem ahlaken eğitimine yönelik derin ve sorumluluk isteyen bir süreçtir. Hoca, sadece dersi anlatan değil; davranışıyla örnek olan, adabı muaşereti öğreten, talebenin kalbini ve karakterini olgunlaştıran bir rehberdir. Talebe, hocasının aynasıdır ve bilgiye sadece aklıyla değil, kalbiyle de yönelir; hocasının nasıl konuştuğuna, nasıl davrandığına, meseleleri nasıl çözdüğünü gözlemleyerek, onun bilgisine ve tecrübesine saygı duyarak kendini inşa eder. Tıpkı; Ahilik kurumu gelenekleri, Akşemsettin–Fatih Sultan Mehmet, Mevlânâ–Şems, Tapduk Emre–Yunus Emre ve Arslan Baba–Hoca Ahmet Yesevî’nin hoca-talebe ilişkileri gibi.
Kültürümüzde ustalık payesi, kendi bilgisini koruyup çoğaltmakla, yalnızca kendi kariyerini yükseltmekle değil, onu paylaşmakla, yeni nesillere aktarmakla ve yetenekli olanları desteklemekle ölçülür. Türk kültüründe; hayatın birçok alanında, zanaatta, sanatta, edebiyatta ve basın camiasında usta olarak nitelendirilen isimlerin ustalığı, ortaya koydukları eserlerden, yaptıkları işlerden ziyade, kendisinden sonra gelen nesillere desteği ve rehberliği ile tescillenmektedir.
Örneğin:
YAZILAR
Az önceYAZILAR
Az önceYAZILAR
Az önceYAZILAR
Az önceDÜNYA
Az önceGENEL
Az önceSPOR
Az önce