USTALIĞIN TESCİLİ

USTALIĞIN TESCİLİ

Banu Sancak kaleme aldı...

ABONE OL
8 Aralık 2025 01:13
USTALIĞIN TESCİLİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Usta–çırak ilişkisi, sanat ve zanaat başta olmak üzere, hayatın her alanına yayılmış olan konulara dair bilgi, beceri ve tecrübeleri aktarmada geleneksel öğretme/öğrenme biçimidir. Modern dünyada eğitim ve öğretim sistemleri sürekli değişse de meslek ve sanatın yanı sıra; karakter ve üslup şekillendirme dahil, birçok manevi ve kültürel hususta önemli edinimler sağlayan usta-çırak ilişkisi, birebir deneyim ve bilgi aktarımının en kadim yoludur.

Teknolojinin hızla geliştiği çağımızda, mentorluk, koçluk olarak tanımlanan eğitim uygulamaları, aslında usta–çırak, hoca-talebe ilişkisinin modern adlarıdır. Meslek, sanat ve zanaat eğitimi teknik olduğu kadar ruhsal bir yolculuktur. Bu yolculuk, kitaplarla veya teorik bilgilerle tam olarak sağlanamaz çünkü usta–çırak ilişkisi sadece teknik becerinin değil, köklü bir kültürün, geleneğin, meslek-sanat sorumluluğunun, disiplininin ve ahlakının kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Bu minvalde, hayatta bazı şeyler anlatılarak değil, gösterilerek ve tecrübe edilerek öğrenilir. Bir ustanın yılların birikimiyle edindiği sezgileri, karar verme biçimini ve işin-sanatın ruhuna dair taşıdığı değerleri idrak edebilmek, çırak/öğrenci için en önemli unsurdur.


Talebe, Hocasının Aynasıdır

Türk-İslâm kültüründe, usta–çırak ilişkisi yalnızca sanat-zanaat dallarında değil, ilmin aktarımında da vardır ve kendine özgü bir tanımlama ile hoca–talebe bağı olarak adlandırılır. Bu bağ, talebenin hem zihnen hem ahlaken eğitimine yönelik derin ve sorumluluk isteyen bir süreçtir. Hoca, sadece dersi anlatan değil; davranışıyla örnek olan, adabı muaşereti öğreten, talebenin kalbini ve karakterini olgunlaştıran bir rehberdir. Talebe, hocasının aynasıdır ve bilgiye sadece aklıyla değil, kalbiyle de yönelir; hocasının nasıl konuştuğuna, nasıl davrandığına, meseleleri nasıl çözdüğünü gözlemleyerek, onun bilgisine ve tecrübesine saygı duyarak kendini inşa eder. Tıpkı; Ahilik kurumu gelenekleri, Akşemsettin–Fatih Sultan Mehmet, Mevlânâ–Şems, Tapduk Emre–Yunus Emre ve Arslan Baba–Hoca Ahmet Yesevî’nin hoca-talebe ilişkileri gibi.


Ustalığın Tescili

Kültürümüzde ustalık payesi, kendi bilgisini koruyup çoğaltmakla, yalnızca kendi kariyerini yükseltmekle değil, onu paylaşmakla, yeni nesillere aktarmakla ve yetenekli olanları desteklemekle ölçülür. Türk kültüründe; hayatın birçok alanında, zanaatta, sanatta, edebiyatta ve basın camiasında usta olarak nitelendirilen isimlerin ustalığı, ortaya koydukları eserlerden, yaptıkları işlerden ziyade, kendisinden sonra gelen nesillere desteği ve rehberliği ile tescillenmektedir.


Örneğin:

Müzik Dünyasında;

  • Sevilen sanatçı Sezen Aksu’nun; Sertab Erener, Levent Yüksel, Aşkın Nur Yengi gibi dönemin birçok genç yeteneğinin çıkışlarında ya da yükselmelerinde doğrudan etkili olması, camiasının ve halkın nezdinde ustalığını tescillemiştir.
  • Halk ozanı Muharrem Ertaş, bozkırın tezenesi merhum Neşet Ertaş’ın hem babası hem ustasıydı. Neşet Ertaş, çıraklık kültürüyle küçük yaşlardan itibaren halk müziği geleneğini ve ruhunu babasından öğrenip devralmıştır ve bugün türküler ile bozlakların halk tarafından sevilerek dinlenilmesine ve sonraki kuşaklara aktarılmasına vesile olmuştur.

Türk Edebiyatında;

  • Necip Fazıl Kısakürek’in Büyük Doğu edebiyatı ekolünü şiar edinen Erdem Beyazıt, Nuri Pakdil gibi birçok şair ve yazar, kültürel bir odağın merkezi haline gelerek, millî ve ahlaki değerler çerçevesinde edebî bir reform oluşturmuşlardır.
  • Sezai Karakoç’un çevresinde yetişen; Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Mehmet Akif İnan vb. gibi birçok şair, “Diriliş” düşüncesinin öğrencileri olarak anılarak, Türk edebiyatı ve Türk-İslam kültürü adına önemli eserler ortaya koymuşlardır.
  • Arif Nihat Asya’ya “üstadım-hocam” diyen, tarihi ve kültürel birikiminden, şiir anlayışından, milliyetçi duruşundan etkilenerek tecrübelerinden istifade eden Yavuz Bülent Bakiler’in ardında bıraktığı eserler; toplumsal, millî ve manevî değerlerimizin aktarılmasında önemli bir kaynak oluşturmaktadır.

Basın Dünyasında;

  • Tercüman Gazetesi’nin özellikle 1960–1985 yılları arasındaki döneminde, yazar kadrosundaki usta–çırak ilişkilerinin oldukça güçlü olmasından dolayı “gazetecilik okulu” olarak anılması ve Yavuz Donat, Savaş Ay, Mehmet Barlas, Hasan Pulur gibi dönemin önemli gazetecilerinin yetişmesinde etkili olması,
  • Bir sonraki kuşakta, Hasan Pulur’u hocası olarak gördüğünü ifade eden Yılmaz Özdil’in bugün basın camiasında başarılı bir gazeteci olarak kabul görmesi ve yine,
  • Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün programı ekibinde yetişen Ali Kırca, Mithat Bereket, Cüneyt Özdemir ve merhum Deniz Arman gibi birçok genç gazeteci ve televizyoncunun, zamanla mesleklerinde ustalaşarak basın camiasındaki varlıklarını sürdürmeleri; hayatın bütün alanlarında, usta-çırak ilişkisinin ne denli önemli olduğunu vurgular niteliktedir.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP