Yada taşının ismini ilk duyduğumda, tarih 2012 yılıydı. Bir sohbette dinlediğim “yağmur yağdıran taş” anlatımından çok etkilenmiştim. “Vay be, böyle bir taş mı var?” demiştim. Yağmur yağdıran bir taş olduğunu duyunca çok araştırdım; nasip bugüne yazmakmış. Hatta araştırırken Türkiye’de canlı olarak gözümle de gördüm Yada taşını.
Önce “Yada” sözcüğüne bakalım. “Yada” sözü, “yad” sözcüğünden türemiştir. Bu sözcük, dışsallık, erişilmezlik, uzaklık, dahası gizem anlamını taşır. Günümüz Türkçesinde kullanılan “yadsımak” sözü de buradan gelir. Ayrıca bizden olmayana da “yad” deriz. Tanıdık olmayan anlamına da gelen yad sözü Yada’nın köküdür. Bizden olmayan, tanıdık olmayan bilinmezdir. Bilinmezlik gizem yüklüdür. Yada taşı da bilinmezlik yüklüdür. Başka bir deyişle gizemlidir.
Yada taşı, Türklerin büyülü taşıdır. Bu taş ile yağmur, kar, dolu yağdırıldığına inanılır.
Yada taşı, yumruk büyüklüğünde ve koyu boyaçlıdır. Üzeri damar damar çizgilidir. Soğukturlar. İçinden sesler gelir ancak içi boş değildir. Kullanıldıkça gücü geçer. Özel bir yerde saklanır ve sık sık ele alınmaz. Yalnızca gerektiğinde kullanılır. Kurdun karnından çıktığı söylenir. Koruyucu olduğuna da inanılır. Çin kaynaklarına göre, Türk kamları savaşlarda kar ve yağmur yağdırarak büyük zaferler kazanmışlardır. Bu taş ile büyü yapan kişilere Yadaçı/Yatçı/Cadacı/Yayçı adı verilir.
Yada taşına ilişkin Çin kaynakları dışında Hıristiyan ve Arap kaynaklarında da türlü bilgiler ve savlar söz konusudur. Bu savların bir bölümü, taşın Yafes’in babası tarafından Türklere verildiği şeklindedir. “Babası Hz. Nuh’a ‘Bu topraklar çok kuraktır. Burada ne ot biter ne ekin biçilir’ diyerek yardım isteyen Yafes, Allah’ın Hz. Nuh’a öğrettiği duayı bir taşa yazar. Yada taşı ilk kez burada ortaya çıktığı söylenir.”
Oğuz Han’ın ise taşı Yafes’ten aldığı söylenir. Yada taşıyla yağmur yağdırabilen ve doğa olaylarını kontrol edebilen Yafes, böylelikle kurak toprakları yeşillendirmiştir. Yafes öldükten sonra oğlu Türk taşın sahibi olurken, taş Oğuz Kağan’ın eline geçer. Diğer Türk kavimleri ise bir zaman sonra taşta hak sahibi olduklarını iddia ederek Oğuz Kağan’dan taşı isterler. Bu sebeple Türkler yıllarca bu taş için kendi aralarında savaşır.
Bu taş yoluyla kurak Türkeli’nin yağmurlar yağdırılarak yağışlı duruma getirildiği inancı, kaynaklarda yer alan ilgi çekici bir söylencedir. Yada taşı bir tek değildir. Yada adı verilen taşlar vardır.
Türk mitolojisine ve kültürüne baktığımızda, Yada taşı olarak bilinen taşın kar ve yağmur yağdırdığına dair pek çok kaynakta adının geçtiği bilinir. Sadece Arap, Fars ve Osmanlı kaynakları değil, Çin, Rus ve dünyaca tanınan gezgin Marco Polo’nun da eserlerinde bahsedilir. Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügatit Türk’te, “Bir türlü kâhinliktir. Belli başlı taşlarla (Yada taşı ile) yapılır. Böylelikle yağmur ve kar yağdırılır; rüzgâr estirilir. Bu, Türkler arasında tanınmış bir şeydir. Ben bunu Yağma ülkesinde gözümle gördüm. Orada bir yangın olmuştu, mevsim yaz idi: Bu sürede kar yağdırıldı ve Ulu Tanrı’nın izniyle yangın söndürüldü.” ifadesi taşın varlığına bir kanıt olarak sunulabilir.
Yada taşı İslam kaynaklarında ‘hacerü’l-matar’, Farsça’da Seng-i matar, Yakutça’da Sata, Altayca’da ise Çata diye bahsedilir. Çin kaynaklarında da adı geçen Yada taşı, “Türklerin büyük ataları Hunların kuzeyinde bulunan Suo sülâlesinden idi. Oymağın başbuğu A-p’ang-pu idi. Bunlar yetmiş kardeş idi. Birincisi dişi kurttan türemiş olup adı İ-chih-ni-shih-tou idi. A-p’ang-pu ve kardeşleri doğuştan budala oldukları için onların bütün sülâlesi imha edildi. Ni-shih-tou tabiat üstü hususiyetlere malikti; yağmur yağdırıp, fırtına çıkarabilirdi…” diye bahsedilir.
Yada taşı güçlü ve sihirli bir taş olduğu için her sıradan insanın kullanamayacağı söylenir. Yadacı olarak bilinen bazı din adamları bu taşı kullanabilir. Ancak taş ne kadar çok kullanılırsa etkisi o kadar azalır.
Yada taşı son olarak 1700’lü yılların sonlarında Osmanlı-Rus savaşlarında kullanıldığı rivayet edilir.
Fransız Türkolog Joseph De Guignes, V. Asırda kuvvetlenen Avarların bir istilasını Yada taşının gücü sayesinde engellediklerini yazmaktadır. Bu konu ile ilgili en şaşırtıcı örneklerden biri ise Samanî hükümdarının yaşadığı olaydır. Samanî hükümdarı İsmail Bin Ahmed (892-907), esir Türklerin de içinde bulunduğu yirmi bin kişilik bir ordu ile Türklere saldırmak için hazırlığa girişir. Ordu içerisindeki Türkler, akrabalarından haber aldıklarını ve yarın Türklerin kamları vasıtasıyla yağmur ve kar yağdıracağını söylerler. Bunun mümkün olamayacağını savunan hükümdar, ertesi gün savaş alanında tepesinde biriken bulutlar ve çıkan gök gürültülerinden dolayı atından inerek Allah’a dua eder ve bir yolunu bulup oradan kaçar.
Yada taşı ilerleyen zamanlarda yazılı edebiyatın içine de girmeye başlamıştır. Bunun en güzel örnekleri, Altay-Türk masallarından birisi olan “Kara Atlı Masalı”, “Manas Destanı” ve Kazak-Kırgızların “Er Gökçe” destanıdır.
Sonuç olarak örneklerde de görüldüğü üzere, Türk savaş tarihinde kullanıldığına hem doğulu hem de batılı kaynaklarca inanılan bir Yada taşı mevcuttur. Bu taş sayesinde Türkler hem düşmanlarına karşı bir avantaj sağlamış hem de kuraklık zamanlarında susuzluğu gidermek için bu taşa başvurmuşlardır.
Yada taşını gördüğüm yer, Çankırı ili Hacı Muradi Veli Hazretleri’nin türbesinde cam fanus içinde. Evet, ilginç ve pek duyulmamış tarihimizi gün yüzüne çıkarmaya devam edeceğiz. Yazılarımızı okumaya devam ediniz. Saygılarımla.
Murat Gülşan
EKONOMİ
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceGENEL
7 saat önceGENEL
7 saat önceTercüman Gazetesi Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.