SES VERELİM

Fonetik, "Kelimelerin söyleyiş biçimlerini, seslerin geçirdikleri evrimi ve konuşma organlarının işleyişini inceleyen bilim dalı, kısaca ses bilimi" olarak tanımlanır. Fonetik kelimesi etimolojik olarak eski Yunanca'dan "Phonetikos" (Ses etme, söyleme) olarak Fransızca'ya, "Phonétique" (Sese ilişkin) tanımlamasıyla da Fransızca'dan dilimize geçmiştir.

Fonoloji olarak da adlandırılan ses bilimi, dilin telaffuzundan ziyade yazım tekniği ile alakalıdır. Mesela İngilizce'de ve diğer birçok dilde olmayan, Türkçe'de bulunan 'Ç' harfinin; Almanca'da 'Tsch', İtalyanca'da 'C' harfinin yanına 'İ' ve 'E' harflerinin getirilerek çıkarılması gibi... Benzer örnekler çoğaltılabilir. Bu durumda, Türkçe'nin diğer birçok dünya diline göre daha fonetik olduğunu söyleyebiliriz. Merhum Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'nun da dediği gibi; "Türkçe, dünyanın en zengin dili, matematiksel yapısı ile bilim insanlarının ve matematikçilerin hayran kaldığı bir dildir." Türkler öze, söze ve sese önem verir; bu, atasözlerimize ve deyimlerimize de yansımıştır: Ses vermek, ses getirmek, ses çıkarmak gibi... Merhum şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, Türkçe'nin önemini vurgulamak için ses kavramından yararlanmış ve 'Türkçe Katında Yaşamak' şiirinin son mısrasında "Türkçem benim ses bayrağım" ifadesini kullanmıştır.

Dünya ortak dilinin İngilizce, bilim dilinin ise Latince olarak kabul görmesi dışında, diğer dillerin fonetiği hususunda dil bilimcilerin ortak ve kesin bir görüşü olmamakla birlikte, insanlar genel olarak şarkılarda İtalyanca ve Fransızca, günlük dilde İspanyolca, edebiyatta ise zengin kelime haznesi ve dil bilgisel yapısı ile Türkçe'nin ve yine Hint-Avrupa dil ailesinden olan Farsça'nın fonetiğini beğenmektedir.

Fonetik, farkında olmasak da günlük hayatımızın birçok alanında kullandığımız bir sistemdir. Mesela bir kelimeyi ya da rakamı telefonda aktarırken, plaka kodlarken, test sorularının şıklarını söylerken vb. harfleri tanımlamak için kullanılan kelimeler, telaffuzu kolay kelimelerden seçilir; (A) harfi Adana, (B) harfi Bursa, (C) harfi Ceyhan kelimeleri ile kodlanması gibi. Uluslararası Fonetik Alfabesi ve NATO fonetik alfabesinin amacı; çeşitli dillerdeki kelimeleri ve harfleri, ses ve sembollerle kodlayarak anlaşılır kılmak, ayrıca denizcilikte ve havacılıkta, uçuş, seyir, iniş, kalkış vb. esnasında liman, kule ve istasyonlarla yapılan elektronik haberleşmelerde yanlış anlaşılmalardan doğabilecek aksama ve kazaların önüne geçmektir. Pilotların kule ile iletişimlerinde; "A, B, C, D" harfleri için Alfa, Bravo, Charlie, Delta; gemi kaptanlarının acil ya da tehlikeli durumlarda Mayday, Pan-Pan sembol kelimelerini kullanması örnek olarak gösterilebilir.

Merhum Eğitimci Şair-Yazar Nihat Sami Banarlı'nın 'Türkçenin Sırları' isimli kitabından bir anı:
Abdülhak Hamit Tarhan ile İsmail Hakkı Danişment arasında şöyle bir diyalog yaşanır:
Abdülhak Hamit, Türk dilinin fonetiğinden bahsederken 'Ç' sesinden nefret ettiğini söyler.
Danişment bunun sebebini sorduğunda: "Bu sesle başlayan kelimeler hep kötü mânalı kelimelerdir... Mesela; çile, çirkef, çirkin, çamur, çingene, çılgın, çetrefil, çapulcu, çopur, çatırtı, çakal, çekirge, çöl, çiğ, çukur, çakır ve daha neler neler… Böyle bir sesten kim hoşlanır?" der.
Danişment ise 'Ç' sesini şöyle savunur: "Siz hiç çiçek sevmez misiniz? Çalgıdan hoşlanmaz mısınız? Çimen, çam ve çınar gibi şeyler içinizi açmaz mı? Hiç çay içmez misiniz? Çilek yemez misiniz? Çorba ve çerez gibi şeyler hoşunuza gitmez mi? Çocuk sevmez misiniz?"
Abdülhak Hamit bu örnekleri duyunca gülümser, 'Ç' sesine haksızlık yaptığını itiraf eder ve: "Aferin sana! Şimdi bunları hatırlatınca 'Ç' sesiyle aramızı bulmuş, bizi barıştırmış oldun," der.

Fonetik, dilin tanısı, harflerin tınısı ve kelimelerin şarkısıdır. Bu nedenle fonetik bilgisi; şair ve yazarlarda, ses sanatçılarında, motivasyon konuşmacılarında, terapistlerde vb. kısaca yazarak ve konuşarak icra edilen sanat ve meslek gruplarında çok önemlidir. Doğaya ya da güzel bir görsele baktığımız anda harekete geçen nöroestetik uyarıcıların, fonetiği güzel olan, kulağa hoş gelen akıcı ve ahenkli kelimelerin ya da şarkıların telaffuzu ve duyumu esnasında da aktifleştiğini düşünmekteyim.

Fonetik olarak, kelimenin anlamı ile uyumlu olan ya da kulağa hoş gelen birkaç örnek kelime ile ses verelim: Hiç, ana, kedi, gökçe, okyanus, asude, düş, dirlik, bilge, su, haz, vesvese, gam, vefa, canhıraş, berzah, şikâr, üflemek, efkâr, eyvah, gam, hâyal, buğu, mum, yar, hece, aşk, ateş, sultan-ı yegâh...

Ah!

Banu Sancak

Benzer Videolar