Gibilik her zaman insanı heyecanlandırır. Gibilikte bir gizem vardır çünkü. Bu gizem insanı büyüler, bazen efsunlar ve farklı boyutlara taşır. Sanatta bunu görüyoruz.
Gibilik, asıl ile suret arasında bir yerde durur; durur ama hem asıldan hem de suretten daha çok etkiler insanı. Bu özelliğiyle hayatın her alanında vardır gibilik…
Sanat da “gibilik” üzerine kurulur bir anlamda. Özellikle resim ve heykel ne kadar aslı gibiyse, ne kadar aslını işaret ediyorsa o kadar anlamlı ve değerlidir. Bir nevi taklittir aslında sanatta gibilik: hem doğayı taklit hem de resim ve heykelde aslını taklit.
Arkadaşımız Ahmet’e benzeyen birini gördüğümüzde “Aynı Ahmet gibi!” der, hayran hayran bakarız. O Ahmet’e benzeyen, yani Ahmet gibi olan özne, Ahmet’in kendisinden daha çok dikkat çeker. Aslına işaret eden gibilik bazen aslından daha cazibeli ve etkileyici olur. İnsanın gördüğü, işittiğinden daha çok etkileyicidir.
Evet… Gibilikte derin bir gizem vardır; insan da doğası gereği her zaman gizemli olan şeylere ve kişilere ilgi duyar. O “gibilik”e anlam ve değer yüklemesi yapar; hem dünyevi hem de uhrevi beklentilerinin tümünü o gibilik’in üzerine inşa eder. İşte burada yıkım başlar: hem dünyevi hem de uhrevi yıkım!
Gibilik faydalı olduğu kadar tehlikelidir de… Sanatın dışındaki gibilik çoğu zaman yıkıcıdır.
Sanatın olmazsa olmazıdır bu kavram. Bir göl resmi aslı gibiyse değerlidir; bir resim aslına gibiyse değerlidir. Bu, o eserleri sanat eseri sınıfına sokar.
Maalesef gibilikle sadece sanatta karşılaşmıyoruz. Sosyal ve siyasal hayatımızın büyük bölümü hep gibilik üzerine kuruludur. Sosyal ve siyasal hayattaki bu gibilik kavramı, sanattaki kadar faydalı değildir; zararlıdır. Hem insanı hem toplumu çürütür.
Sosyal hayatta mesela:
İnsan gibiyiz… Dost gibiyiz… Müslüman gibiyiz… Adil gibiyiz… Dürüst gibiyiz… Namuslu gibiyiz… Ahlaklı gibiyiz…
Ama gerçekten öyle miyiz? Ben dahil, bu sorunun cevabını kimsenin kendine vereceğini sanmıyorum!
Siyaset ve siyasiler hep bu gibilik metaforuyla ömürlerini uzatıyor:
Adil lider gibi… Hz. Ömer gibi… Hz. Peygamber gibi… Hz. Ali gibi… Fatih gibi… Yavuz gibi… vs. vs.
Ama “Öyle misiniz?” sorusunun cevabı yok; soru ortada kalıyor cevapsız!
Siyasetteki gibilik asla “aslına” işaret etmez bizde. Tamamen sömürü ve ütme üzerine temellenmiştir çünkü!
“Hz. Ömer’in adaleti gibi adaleti inşa edeceğim” söylemi, tamamen politik çıkar için ortaya atılmış bir söylemdir. Aslıyla uzaktan yakından alakası olmayan boş bir retoriktir.
Ama gibilikte gizem var demiştim ya, bu gizem halkı etkiler. “Hz. Ömer gibi” söylemini kullananları Hz. Ömer, “Hz. Peygamber gibi” söylemini kullananları da peygamber görür halk.
Sureti, aslına rücu ettirir halk. Bunun tecellilerini toplumda sık görüyoruz değil mi?
Bir politikacı için “O peygamberdir” söylemi, artık münferit söylemler değil toplumda!
Hülâsa-i kelâm:
İyi gibiyiz ama iyi miyiz…
Adil gibiyiz ama adil miyiz…
Dürüst gibiyiz ama dürüst müyüz…
Namuslu gibiyiz ama namuslu muyuz…
Bu ve benzeri onlarca sorunun cevabını kendimize vermeliyiz.
Özellikle siyasilerin, devleti yönetenlerin bu karmakarışık ortamda bu iç hesaplaşmayı yapmalarını arzu ediyorum.
Yukarıdaki şu soruları sormalarını temenni ediyorum kendilerine:
Adil gibi görünüyorum; ama gerçekten adil miyim?
Âlim gibi görünüyorum; ama gerçekten bilgeliğe sahip miyim?
Ve namuslu gibi görünüyorum; ama gerçekten namuslu muyum?
Bu erdemlerin sahibi miyim, yoksa gibisi miyim?
Sizce..?
Sevgi ve saygı ile.
YAZILAR
Az önceYAZILAR
Az önceYAZILAR
Az önceYAZILAR
50 dakika önceGENEL
14 saat önceGENEL
14 saat önceGENEL
14 saat önce
Teşekkür ve tebriklerimi sunarım can dost. ‘gibi’ sözcüğünün toplumsal boyutlu metaforik bir izahını istifâde ile okudum. Varoluş, ssağlun kardeşim.
Teşekkür ederim değerli hocam