Pazartesi Notları
Kıymetli Okuyucularım,
Geçtiğimiz hafta Avrupa Polis Konfederasyonu Genel Kuruluna katılmak üzere İspanya’da bulunduğumdan sizlerle beraber olamadım. Bu hafta tekrardan gündeme dair değerlendirmelerle sizlerle birlikteyim.
Öncelikle toplum olarak zıvanadan çıkmış durumdayız. Çocuklar savunmasız, hayvanlar korumasız, kadınlar tedirgin…Nereye gidiyoruz böyle diyecek ve toplumun geldiği son noktayı konuşacağız.
Topluma değinmişken toplumsal beklentiler noktasında Sağlık Bakanlığı haricinde kamuda çalışan sağlıkçılar aynı işi yapmalarına rağmen Sağlık Bakanlığında çalışan emsallerinden hem özlük hakları anlamında hem de ek ödemelerde büyük haksızlık olduğunu dile getirip haklarının verilmesini talep ediyorlar.
Kamu sağlıkçılarının mağduriyetine değindikten sonra bir kesim daha var ki sorunlarının yeterince dillendirilmediğinden ve görmezden gelindiklerinden şikayetçiler. Aslında hikayelerini dinleyince çok da haksız sayılmazlar. Gelin şimdi hep birlikte gündeme birlikte göz atalım.
Nereye Böyle…
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da beraber olduğu kadının 9 aylık bebeğine cinsel istismarda bulunan bir yaratık vardı, insan demeye dilim varmıyor. Cezaevine girince ertesi gün intihar haberi geldi.
Yine geçtiğimiz hafta kaybolan ve mezarlıkta cesedi bulunan 6 yaşındaki kız çocuğunu öldüren şahsın “canım sıkıldı öldürdüm” cümlesi kimlerle aynı havayı teneffüs ettiğimizi gösteriyor aslında.
Artık bu tarz haberleri sadece insanlara karşı duymuyoruz, aracında köpeğe tecavüz ederken yakalanan başka bir yaratık daha vardı…sonra hiçbir şey olmamış gibi pişkin pişkin bakan.
Bebeğinin biberonuna zehir koyup, çorbasına çamaşır suyuna koyan anneye söyleyecek söz bulamıyoruz bile. Bir İskandinav ülkesinde 10 yılda bir yaşanılan duyulan bir hadise bizde 1 haftada meydana geldi neredeyse.
Biz daha Diyarbakır’da katledilen 8 yaşındaki Narin GÜRHAN’ın, Tekirdağ’da cinsel istismardan hayatını kaybeden 2 yaşındaki Sıla bebeğin yasını tutarken, daha o acılar yüreğimizdeyken yeni Narinleri, Yeni Sıla’ları kurban veriyoruz.
İnsan soramadan edemiyor, biz nereye gidiyoruz böyle, bırakalım dünyanın kaçıncı ekonomisi olduğumuzu, ne kadar ihracat ve ithalat yaptığımızı, çocuklarımız, kadınlarımız ölüyor biz onlara odaklanalım, yavrularımızı, kadınlarımızı, hayvanlarımızı koruyamıyoruz, kısacası insanımızı koruyamıyoruz. Bu suç hepimizin eğer bu sorunların farkına varmazsak bunun cezasını hepimiz çekeriz.
Kamu Sağlıkçıları Ne İstiyor?
Sağlık personeli deyince doğal olarak aklımıza ilk hastaneler ve Sağlık Bakanlığı gelir. Oysaki eğitim hayatımız boyunca özellikle yatılı okullarda görev yapan hemşireleri, meslek hayatımızda kurum hemşirelerimizi, Adalet Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı gibi bakanlıklarda görev yapan sağlıkçılarımızı göz ardı etmiş oluyoruz aslında.
2005 yılında 5233 sayılı sağlık hizmetlerinin Sağlık Bakanlığına Devri konulu kanun ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve Belediyeler gibi birçok kurumda bulunan poliklinikler ve hastaneler kapatılarak Sağlık Bakanlığına devredildi. Emniyet Genel Müdürlüğü, Millî Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı gibi bazı kurumlarda görev yapan sağlıkçılar ise özel durumları ve kamu yararı gerekçesiyle kapsam dışı bırakıldı. Bu süreçte bu kurumda çalışan personele seçme şansı da verilmeyerek bir nevi zoraki olarak eski kurumlarında devam ettirildi.
Peki Sağlık Bakanlığında çalışan sağlık personeli ile Sağlık Bakanlığı harici kamu kurumlarında çalışan sağlık personeli arasında ne gibi farklar var?
Mesela, pandemi sürecinde Sağlık Bakanlığına bağlı çalışan sağlık personeline ek ödeme yapılırken, diğer kurumlardan görevlendirilen sağlıkçılar bu ödemeden faydalanamadı, ayrıca ücretsiz ulaşım haklarını da o dönemde alamadılar.
Bir başka konu sağlıkçılara yapılan her iyileştirme Sağlık Bakanlığına bağlı çalışan personeli kapsadığından maalesef kamu kurumlarında çalışan sağlık personeli bu düzenlemeden faydalanamamaktadır
Bunun istisnası var mı? Evet var, mesela doktorlara yapılan son düzenlemeden kamuda ayrım yapılmadan tüm doktorlar faydalanırken, yan masada çalışan hemşire faydalanamadı, bu ayrım bile yeterince incitici…
Eşit işe eşit ücret ilkesi gereği aynı işi yapan herkesin eşit maaş alması gerekirken, Sağlık Bakanlığı haricinde çalışan sağlıkçılar özlük haklarında maalesef çok gerideler. Aslında onların derdi gece nöbet tutan, bayramda ekstra çalışan ve döner sermaye alan Sağlık Bakanlığına bağlı sağlıkçıların aldığı para değil, onların derdi taban maaşlarındaki farklılıklar. Düzenlemelerin iş kolu bazlı değil sağlık hizmet sınıfı olarak yapılması ile aslında birçok sorun ortadan kalkacaktır.
Çok ilginç başka bir sorun daha var mesela, Sağlık Bakanlığına bağlı çalışan hemşireler sağlık sendikalarına üye olabilirken maalesef diğer kurumlardaki sağlık personeli kendi hakkını savunacak sağlık sendikalarına üye olamıyor.
İnsanlar haklarını aramak için sağlık sendikasına üye olamadıkları için dernek kurup hak arayışına başlamışlar. 2023 yılında kurulan Kamu Sağlıkçıları Derneği hak kayıplarının telafisi için gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında görüşmeler yaparak gerekse sosyal medya aracılığı ile aktif şekilde mücadelelerini sürdürüyor.
Eşit işe eşit ücret politikası gereği aynı işi yapan ama farklı özlük hakları olan insanların mağduriyetleri bir an önce giderilmelidir.
Polis Meslek Eğitim Merkezi (POMEM) Sağlık Şartları Mağduru Gençler Ne İstiyor?
Son zamanlarda sosyal medya üzerinden seslerini duyurmaya çalışan bir grup genç var. Serzenişleri ve ellerinden alındığına inandıkları haklarının geri iade edilmesi talepleri var.
Polis okuluna girmeden önce yazılı ve sözlü sınavlara tabii tutulan daha sonra spor sınavına giren ve tüm aşamalardan sonra kapsamlı bir sağlık taramasından geçen gençlerden bazıları mezuniyetlerine günler kala, bazıları ise sicillerini alıp göreve başlamalarından sonra sağlık gerekçeleri nedeniyle meslekten ilişikleri kesildi.
Burada mağduriyet yaratan asıl konu sağlık şartları yönetmeliğiydi. Polislik mesleğinin yerine getirilmesinde herhangi bir sorun yaratacağı düşünülmeyen bazı durumlarda sağlık şartları yönetmeliğinde yer almaktaydı. İnsanlar bir şekilde bu sınavlara hazırlanıp kazanıyorlar eğitim alıyorlar hatta mezun oluyorlar ama bir gece ansızın meslek öncesi sağlık şartlarından dolayı meslekten çıkartılıyorlar. Daha önce bir defaya mahsus bu tür mağduriyet yaşayanlar için kanun çıkartılmış ve Sağlık sebebi ile elenenler Genel İdare Hizmetleri (GİH) kadrosuna atamaları gerçekleşmişti.
POMEM sağlık şartları yönetmeliğinde birtakım değişiklikler yapıldı, belki bundan sonra aynı sorunlar yaşanmayacak ama en azından geri kalanlar içinde bir düzenleme yapılabilir. Daha önceki İçişleri Bakanının girişimleri ile bir defaya mahsus olmak üzere geçici bir kanun ile sağlık şartlarından elenenlere GİH sınıfına aktarılma hakkı verilmişti.
Sınavları kazanmış, Polis okulunda eğitime başlamış, mezuniyetine sayılı günler kala ya da mesleğe başladıktan sonra sağlık sebebiyle görevden uzaklaştırılanlar için mutlak suretle geçici bir kanun düzenlemesi ile bu mağduriyet ortadan kaldırılmalıdır.
Mutlu Haftalar, Keyifli Okumalar.
Selim Günay