Özel'den ünlülere uyuşturucu operasyonuna tepki: Bu kadar utanç verici bir şeyi bu ülkeye yaşatanlara lanet olsun

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, ünlülere yönelik dün gerçekleştirilen "uyuşturucu" operasyonuna tepki göstererek, "Yaptığı iş bir gözaltı değil. Yaptığı işin ne olduğunun hukuk devletinde bir karşılığı da yok. Yaptıkları iş aile hayatına, özel hayata, konut güvenliğine saldırıdır. Ve doğrudan bir itibar suikastıdır" dedi. Oyuncu Meriç Aral Keskin'in, 32 günlük kızı Güneş'i emzirirken uyuşturucu testine sokulduğunu hatırlatan Özel, "Bu kadar ayıp, utanç verici bir şeyi bu ülkeye yaşatanlara lanet olsun" ifadelerini kullandı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sosyalist Enternasyonal Başkanlar Kurulu toplantısına katılmak üzere İspanya'nın başkenti Madrid'e hareket etmeden önce havalimanında gazetecilere açıklamalarda bulundu. Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca "uyuşturucu kullanmak" suçlamasıyla ünlülere yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 19 oyuncu ve şarkıcının mevcutlu olarak ifadelerinin ve kan örneklerinin alınmasına tepki gösterdi. Ünlülere uyuşturucu operasyonu: İfadeleri ve kan örnekleri alınan ünlüler serbest bırakıldı "Utanç verici bir operasyon. Zaten gözaltı yaptım dese bunun sebebi sorulur, ne olduğu da bilinir. Yaptığı iş bir gözaltı değil. Yaptığı işin ne olduğunun hukuk devletinde bir karşılığı da yok. Yaptıkları iş aile hayatına, özel hayata, konut güvenliğine saldırıdır. Ve doğrudan bir itibar suikastıdır. Amaç ne? Amaç şu... Güya bir tanıkları var, bir torbacı var. O bir ifade veriyor. O torbacının torbasından nasıl oluyorsa Türkiye'de iktidarı memnun edecek, iktidarı övecek söylemleri olmayan, zaman zaman eleştiren ama eleştirileri de demokratik sınırlar içinde, kimseyi rencide etmeyen, hatta çok dikkatli eleştirenler... Ama ne yapmışlar? Örneğin 19 Mart darbesine karşı eleştirel bir tutum almışlar. Hükûmetin bazı uygulamalarına karşı eleştiride bulunmuşlar. Diyorlar ki, 'Bir torbacı var.' Bir torbacı yok, bir torba var. Torbanın içinde muhalif kimliği olan sanatçılar var. Onları sabahın köründe evden jandarmayla alıyorlar, kan, idrar, saç teli kontrolüne götürüyorlar. Bu 19 kişiden 18'inde bir şey çıksa (Çıkmaz da), birinde çıkmasa o bir kişiye yaptığınız bu haksızlığın hesabını nerede vereceksiniz? Siz güya hukukçusunuz. 'Hukuk diyor ki; 1 tane masum içeri gireceğine 99 suçlu aramızda gezsin.' Bir masumu boşu boşuna suçlamanın bedelini hâkimlere, savcılara böyle öğretiyorlar. Bunlar bunu tahsil edip sonra gelip bunu uyguluyorlar. Orada 4 Eylül günü Meriç Aral Keskin'in kızı Güneş, dünyaya geldi. Ve Güneş bebeği annesi 32 gündür emziriyor. Dün Meriç Hanım'ı alıp götürdüler. Eşi elindeki süt pompasıyla geldi ve birileri kan örneği, saç örneği diye Güneş'in annesini itibarsızlaştırmaya çalışırken o Güneş'e süt aldı, süt götürdü. Bu kadar ayıp, utanç verici bir şeyi bu ülkeye yaşatanlara lanet olsun. Onun dışında ben arkadaşların açıklamalarını dinledim. Örneğin Hadise, 'Hayatımda ilk defa sabah 6.30'da korkarak uyandım. Kapım deliler gibi çalındı. Ben sigara bile içmiyorum' diyor. Diğer taraftan İrem Derici, 'Sabah 7'de evden o şekilde alınmak çok üzdü, ağırıma gitti. Bir telefon etseler gidip ne istiyorlarsa verirdim. Alnım ana sütüm kadar ak" demiş. Ve 'Bu ifadeyi, böyle bir ifade verecek kadar açık bir kadınım. Neden bunu yaptılar anlamadım' demiş. Sayın Ziynet Sali'nin avukatı, hayatı boyunca Ziynet Sali'nin sigara dahi içmediğini söylemiş. Şimdi ne olacak? Kaldı ki, bir torbacının iftiraları. Böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsanız telefon ettiğinizde hangi birisi gelmeyecek? Çağırdınız da gelmedi mi de jandarmayla gittiniz? Yani çağırdınız, o da gelmedi, kaçtı mı da jandarmayla sabah 6.30'da gittiniz? Şimdi buradan bütün AK Parti'ye yakın sanatçılara, yazarlara, çizerlere şunu soruyorum: Siz belki yakın yere koymuyorsunuz. Biz olacağına inanıyoruz ama. Seçim oldu, iktidar değişti. Sen Tayyip Erdoğan'a övgüler düzen, iyi şeyler söyleyen, belki bizleri eleştiren birisin. Köşelerinden yazan birisin. Ertesi sabah kapı çalınıyor. Jandarma geliyor ve sizi evlerinizden teker teker alıyor. Saç kontrolüne, idrar vermeye, zorla kan vermeye götürüyor. Sonra çıkıyor birisi de diyor ki, 'Bir torbacı var, söyledi. Torbadan hep bu AK Parti'ye yakın sanatçılar çıktı, gazeteciler çıktı, yazar çizer çıktı, televizyon yorumcuları.' Ne hissedeceksiniz? Ne hissedeceksiniz? Bugün bize yaptıkları bu. Size yapılsa ne hissedeceksiniz? Evladınızın önünde, eşinizin yanından ve komşularınızın gözü önünde, bir sürü jandarma arabası aşağıda çakarlar, çakarlar, çakarlar. Gelip sizi 'Hakkınızda bir iddia var. Birisi size uyuşturucu sattığını söylemiş.' Sizi alıp paldır küldür getiriyor. 'Hadi bakalım, ver idrarı. Aç kolunu, kan ver. Saçını kopar.' Bunu siyasi bir husumetle size biz yaparsak yarın ne hissedeceğinizi düşünün. Ben size şöyle şunu söyleyeyim: Böyle bir şeyi yaparsak namerdiz. Hiç korkmayın. Bizim vicdanımıza emanetsiniz. Ama ülkeyi öyle bir hale getirdiler ki, bunun olup olmaması ülkeyi yönetenlerin vicdanına emanet. Bugün bu ülkeyi yöneten bu vicdansızlar, onların atadığı, bu işe kalkışanlar sırf muhalif diye, sırf eleştirmiş diye bunu yapıyor. Bugün bizi eleştirenlerin yarınları bizim ahlakımıza emanettir. Ama bir ülkeyi yönetenler ahlaki çizgiyi, rotayı kaybettiler diye bu zulümler oluyorsa o ülke hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Herkesin birden ülkenin kurallarına emanet olması lazım. Bir gün bunu sizin sevdiklerinize, evlatlarınıza, kızınıza, torununuza yapıldığını düşünün. Yapmayacağız. Namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ederiz ki yapmayacağız. Ama bize ne yapıldığını görün. Ondan sonra oturun bunu yapın. Bu mesele neden uyuşturucu üzerinden? Konu hassas, muhalefet susar, savunamaz. 'Uyuşturucuyu mu savunuyorsun?' Uyuşturucuyu savunmuyorum. Bu kokuşmuşluğun karşısında savunulması gereken kim varsa onu savunuyorum. En olmadık yerlerde en olmadık işleri deneyerek insanları savunmasız, bizi de siyasetin alanın içinde kalmayacağız. Muhalefeti nerede yapmak gerekiyorsa orada yapacağız. İçişleri Bakanı... Onda öyle bir yürek yok. Yüreksizin teki, kifayetsizin teki. Yapamaz. O ancak yapsa yapsa Üsküdar'daki kaçak büfeleri, rant büfelerini savunmak için o büfeleri yıkmak isteyen belediye çalışanlarının karşısına polis diker. O talimat alınca Atatürk'ün kurduğu baba evine 5000 tane polis yollar. Bir karış mesafeden gaz sıktırır. O kifayetsiz, o yeteneksiz, o liyakatsizden bir şey... Tayyip Erdoğan eğer sorumluluk alabiliyorsa çıksın bu sanatçılardan ve bu milletten özür dilesin. 32 yaşındaki Güneş'in annesini süt vereceği, sütünü sağıp da evladına vereceği, evladını emzireceği yerde kan, idrar kontrolüne götürüyorsa çıksınlar bu milletten özür dilesinler. AK Parti'nin kadın siyasetçileri, kadın milletvekillerini, AK Parti kadın kollarını bu utanç verici meselede tarihin ayıp tarafında değil, vicdan tarafında yer almaya, bu başsavcıya ve buna kolluk gücünü alet eden İçişleri Bakanı'na tepki göstermeye ve bu meselede doğru bir yerde tavır takınmaya davet ediyorum. Bu meseleyi AK Partili kadın siyasetçilere sorun arkadaşlar. Bu utanca susacaklar mı? Bir sefer olsun tarihin doğru tarafında yer alacaklar mı? Öyle bir noktadayız." CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarın "CHP Türkiye'yi Avrupa'ya şikâyet ediyor" iddiasına da yanıt verdi. Özel, şöyle konuştu: "Ülkeyi yönetenlerin şöyle bir ezberi var; 'Ne oluyorsa Türkiye içinde kalsın. Kol kırılsın yen içinde kalsın. Bu konu, kişisel menfaatler, çıkarlar, çatışmalar söz konusu olsa bir yere kadar kabul edilebilir. Ama ülkenin doğrudan demokrasisi, Cumhuriyetin en önemli kazanımı sandık tehlikedeyken ve ülkedeki herkes sadece birileri iktidarını sürdürsün diye büyük bir baskı, zulüm altındayken, işkenceye varan kötü muamele altındayken, bu Türkiye'de yaşanan demokrasi sorunu dünyanın sorunudur. Aynı 15 Temmuz gibi. Hatta öncesinde Türkiye'de haksız bir şekilde bazı öğrencilerin, kadınların başını örtmesi eğitim konusunda bir engeldir diye bir hak ihlâli varken ki, biz o dönemde, ben üniversite öğrencisiyken, öğrenci arkadaşlarımızın, kadın arkadaşlarımızın yanındaydık. Bu sorunu dünyaya anlatıyordu AK Parti. 'Türkiye'yi dünyaya şikâyet ediyorsun' diyorlardı. Bu hak ihlâline karşı o gün AK Parti'nin dünyaya bunları anlatması meşruydu, bugün meşru değil. AK Parti'ye kapatma davası açıldı. Heyetler kurdular, dünya başkentlerini gezdiler. Dertlerini anlattılar. O gün meşruydu. 15 Temmuz gecesi kapalı Meclis'i birlikte açtık darbeye karşı. Ertesi gün Sayın Erdoğan'ın tebrik telefonu geldi grubumuza. 'Teşekkür edilecek bir şey yok' dedik. O sırada ben genel başkanımızın yanındaydım, gece Meclis'i açtıran ve işleten Cumhuriyet Halk Partisi'nin temsilcisi, yetkilisi, grup başkanvekili olarak. Sayın Erdoğan, grubumuza teşekkür ediyordu. Ayrıca da şunu söylüyordu; 'Sizin dış bağlantılarınız kuvvetli. Bu darbeyi dünyaya birlikte anlatalım' diyordu. 15 Temmuz darbesini. O gün meşruydu. Şimdi darbeye uğrayan Erdoğan değil, darbeyi yapan Erdoğan, yaptıran Erdoğan olunca 'bizi dünyaya şikâyet etmesin'. Kusura bakmasın. Nerede bu yoğurdun bolluğu ben anlayamadım. Ama biz bunu bütün dünyaya anlatmaya, bu mücadeleyi, haklı mücadelemizi dünyaya anlatmaya, sandığı savunmaya, demokratik dünyanın bir parçası olması gereken Türkiye'nin demokrasiden kopmasına hem biz Türkiye'deki mücadeleyle izin vermemeye hem de dünyanın bunu bilmesine, görmesine katkı sağlamaya devam edeceğiz." CHP lideri Özgür Özel, salı günü yapılan DEM Parti TBMM Grubu Toplantısı'nda PKK lideri Abdullah Öcalan lehine sloganlar atılmasıyla ilgili soru karşısında şu yanıtı verdi: "Orada slogan atıldı diye bunu tutup da başka bir meseleye evriltmek doğru değil, ancak o alanların özenli yönetilmesi gerekir. TBMM'de bu tür sloganların atılmasına hiçbirimizin müsamaha göstermesi, normal görmesi doğru değil. Ancak madem bir süreç yürütülüyor, adım adım doğru işler yapılması bekleniyor, bununla ilgili hepimiz elimizi taşın altına koymuşuz, hamaset yapmıyoruz, husumet yaratmıyoruz ve doğru bir yerden bir barış sürecinin örülmesine, bunun da demokratikleşerek olmasına, bunun Kürt sorununu çözmesine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Ona katkı sağlayacak bir süreç yürütümüne ve bir özene ihtiyaç var. Bu özenden fedakârlık edilmiştir. Özenli davranılmamıştır." "Utanç verici bir operasyon. Zaten gözaltı yaptım dese bunun sebebi sorulur, ne olduğu da bilinir. Yaptığı iş bir gözaltı değil. Yaptığı işin ne olduğunun hukuk devletinde bir karşılığı da yok. Yaptıkları iş aile hayatına, özel hayata, konut güvenliğine saldırıdır. Ve doğrudan bir itibar suikastıdır. Amaç ne? Amaç şu... Güya bir tanıkları var, bir torbacı var. O bir ifade veriyor. O torbacının torbasından nasıl oluyorsa Türkiye'de iktidarı memnun edecek, iktidarı övecek söylemleri olmayan, zaman zaman eleştiren ama eleştirileri de demokratik sınırlar içinde, kimseyi rencide etmeyen, hatta çok dikkatli eleştirenler... Ama ne yapmışlar? Örneğin 19 Mart darbesine karşı eleştirel bir tutum almışlar. Hükûmetin bazı uygulamalarına karşı eleştiride bulunmuşlar. Diyorlar ki, 'Bir torbacı var.' Bir torbacı yok, bir torba var. Torbanın içinde muhalif kimliği olan sanatçılar var. Onları sabahın köründe evden jandarmayla alıyorlar, kan, idrar, saç teli kontrolüne götürüyorlar. Bu 19 kişiden 18'inde bir şey çıksa (Çıkmaz da), birinde çıkmasa o bir kişiye yaptığınız bu haksızlığın hesabını nerede vereceksiniz? Siz güya hukukçusunuz. 'Hukuk diyor ki; 1 tane masum içeri gireceğine 99 suçlu aramızda gezsin.' Bir masumu boşu boşuna suçlamanın bedelini hâkimlere, savcılara böyle öğretiyorlar. Bunlar bunu tahsil edip sonra gelip bunu uyguluyorlar. Orada 4 Eylül günü Meriç Aral Keskin'in kızı Güneş, dünyaya geldi. Ve Güneş bebeği annesi 32 gündür emziriyor. Dün Meriç Hanım'ı alıp götürdüler. Eşi elindeki süt pompasıyla geldi ve birileri kan örneği, saç örneği diye Güneş'in annesini itibarsızlaştırmaya çalışırken o Güneş'e süt aldı, süt götürdü. Bu kadar ayıp, utanç verici bir şeyi bu ülkeye yaşatanlara lanet olsun. Onun dışında ben arkadaşların açıklamalarını dinledim. Örneğin Hadise, 'Hayatımda ilk defa sabah 6.30'da korkarak uyandım. Kapım deliler gibi çalındı. Ben sigara bile içmiyorum' diyor. Diğer taraftan İrem Derici, 'Sabah 7'de evden o şekilde alınmak çok üzdü, ağırıma gitti. Bir telefon etseler gidip ne istiyorlarsa verirdim. Alnım ana sütüm kadar ak" demiş. Ve 'Bu ifadeyi, böyle bir ifade verecek kadar açık bir kadınım. Neden bunu yaptılar anlamadım' demiş. Sayın Ziynet Sali'nin avukatı, hayatı boyunca Ziynet Sali'nin sigara dahi içmediğini söylemiş. Şimdi ne olacak? Kaldı ki, bir torbacının iftiraları. Böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsanız telefon ettiğinizde hangi birisi gelmeyecek? Çağırdınız da gelmedi mi de jandarmayla gittiniz? Yani çağırdınız, o da gelmedi, kaçtı mı da jandarmayla sabah 6.30'da gittiniz? Şimdi buradan bütün AK Parti'ye yakın sanatçılara, yazarlara, çizerlere şunu soruyorum: Siz belki yakın yere koymuyorsunuz. Biz olacağına inanıyoruz ama. Seçim oldu, iktidar değişti. Sen Tayyip Erdoğan'a övgüler düzen, iyi şeyler söyleyen, belki bizleri eleştiren birisin. Köşelerinden yazan birisin. Ertesi sabah kapı çalınıyor. Jandarma geliyor ve sizi evlerinizden teker teker alıyor. Saç kontrolüne, idrar vermeye, zorla kan vermeye götürüyor. Sonra çıkıyor birisi de diyor ki, 'Bir torbacı var, söyledi. Torbadan hep bu AK Parti'ye yakın sanatçılar çıktı, gazeteciler çıktı, yazar çizer çıktı, televizyon yorumcuları.' Ne hissedeceksiniz? Ne hissedeceksiniz? Bugün bize yaptıkları bu. Size yapılsa ne hissedeceksiniz? Evladınızın önünde, eşinizin yanından ve komşularınızın gözü önünde, bir sürü jandarma arabası aşağıda çakarlar, çakarlar, çakarlar. Gelip sizi 'Hakkınızda bir iddia var. Birisi size uyuşturucu sattığını söylemiş.' Sizi alıp paldır küldür getiriyor. 'Hadi bakalım, ver idrarı. Aç kolunu, kan ver. Saçını kopar.' Bunu siyasi bir husumetle size biz yaparsak yarın ne hissedeceğinizi düşünün. Ben size şöyle şunu söyleyeyim: Böyle bir şeyi yaparsak namerdiz. Hiç korkmayın. Bizim vicdanımıza emanetsiniz. Ama ülkeyi öyle bir hale getirdiler ki, bunun olup olmaması ülkeyi yönetenlerin vicdanına emanet. Bugün bu ülkeyi yöneten bu vicdansızlar, onların atadığı, bu işe kalkışanlar sırf muhalif diye, sırf eleştirmiş diye bunu yapıyor. Bugün bizi eleştirenlerin yarınları bizim ahlakımıza emanettir. Ama bir ülkeyi yönetenler ahlaki çizgiyi, rotayı kaybettiler diye bu zulümler oluyorsa o ülke hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Herkesin birden ülkenin kurallarına emanet olması lazım. Bir gün bunu sizin sevdiklerinize, evlatlarınıza, kızınıza, torununuza yapıldığını düşünün. Yapmayacağız. Namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ederiz ki yapmayacağız. Ama bize ne yapıldığını görün. Ondan sonra oturun bunu yapın. Bu mesele neden uyuşturucu üzerinden? Konu hassas, muhalefet susar, savunamaz. 'Uyuşturucuyu mu savunuyorsun?' Uyuşturucuyu savunmuyorum. Bu kokuşmuşluğun karşısında savunulması gereken kim varsa onu savunuyorum. En olmadık yerlerde en olmadık işleri deneyerek insanları savunmasız, bizi de siyasetin alanın içinde kalmayacağız. Muhalefeti nerede yapmak gerekiyorsa orada yapacağız. İçişleri Bakanı... Onda öyle bir yürek yok. Yüreksizin teki, kifayetsizin teki. Yapamaz. O ancak yapsa yapsa Üsküdar'daki kaçak büfeleri, rant büfelerini savunmak için o büfeleri yıkmak isteyen belediye çalışanlarının karşısına polis diker. O talimat alınca Atatürk'ün kurduğu baba evine 5000 tane polis yollar. Bir karış mesafeden gaz sıktırır. O kifayetsiz, o yeteneksiz, o liyakatsizden bir şey... Tayyip Erdoğan eğer sorumluluk alabiliyorsa çıksın bu sanatçılardan ve bu milletten özür dilesin. 32 yaşındaki Güneş'in annesini süt vereceği, sütünü sağıp da evladına vereceği, evladını emzireceği yerde kan, idrar kontrolüne götürüyorsa çıksınlar bu milletten özür dilesinler. AK Parti'nin kadın siyasetçileri, kadın milletvekillerini, AK Parti kadın kollarını bu utanç verici meselede tarihin ayıp tarafında değil, vicdan tarafında yer almaya, bu başsavcıya ve buna kolluk gücünü alet eden İçişleri Bakanı'na tepki göstermeye ve bu meselede doğru bir yerde tavır takınmaya davet ediyorum. Bu meseleyi AK Partili kadın siyasetçilere sorun arkadaşlar. Bu utanca susacaklar mı? Bir sefer olsun tarihin doğru tarafında yer alacaklar mı? Öyle bir noktadayız." CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarın "CHP Türkiye'yi Avrupa'ya şikâyet ediyor" iddiasına da yanıt verdi. Özel, şöyle konuştu: "Ülkeyi yönetenlerin şöyle bir ezberi var; 'Ne oluyorsa Türkiye içinde kalsın. Kol kırılsın yen içinde kalsın. Bu konu, kişisel menfaatler, çıkarlar, çatışmalar söz konusu olsa bir yere kadar kabul edilebilir. Ama ülkenin doğrudan demokrasisi, Cumhuriyetin en önemli kazanımı sandık tehlikedeyken ve ülkedeki herkes sadece birileri iktidarını sürdürsün diye büyük bir baskı, zulüm altındayken, işkenceye varan kötü muamele altındayken, bu Türkiye'de yaşanan demokrasi sorunu dünyanın sorunudur. Aynı 15 Temmuz gibi. Hatta öncesinde Türkiye'de haksız bir şekilde bazı öğrencilerin, kadınların başını örtmesi eğitim konusunda bir engeldir diye bir hak ihlâli varken ki, biz o dönemde, ben üniversite öğrencisiyken, öğrenci arkadaşlarımızın, kadın arkadaşlarımızın yanındaydık. Bu sorunu dünyaya anlatıyordu AK Parti. 'Türkiye'yi dünyaya şikâyet ediyorsun' diyorlardı. Bu hak ihlâline karşı o gün AK Parti'nin dünyaya bunları anlatması meşruydu, bugün meşru değil. AK Parti'ye kapatma davası açıldı. Heyetler kurdular, dünya başkentlerini gezdiler. Dertlerini anlattılar. O gün meşruydu. 15 Temmuz gecesi kapalı Meclis'i birlikte açtık darbeye karşı. Ertesi gün Sayın Erdoğan'ın tebrik telefonu geldi grubumuza. 'Teşekkür edilecek bir şey yok' dedik. O sırada ben genel başkanımızın yanındaydım, gece Meclis'i açtıran ve işleten Cumhuriyet Halk Partisi'nin temsilcisi, yetkilisi, grup başkanvekili olarak. Sayın Erdoğan, grubumuza teşekkür ediyordu. Ayrıca da şunu söylüyordu; 'Sizin dış bağlantılarınız kuvvetli. Bu darbeyi dünyaya birlikte anlatalım' diyordu. 15 Temmuz darbesini. O gün meşruydu. Şimdi darbeye uğrayan Erdoğan değil, darbeyi yapan Erdoğan, yaptıran Erdoğan olunca 'bizi dünyaya şikâyet etmesin'. Kusura bakmasın. Nerede bu yoğurdun bolluğu ben anlayamadım. Ama biz bunu bütün dünyaya anlatmaya, bu mücadeleyi, haklı mücadelemizi dünyaya anlatmaya, sandığı savunmaya, demokratik dünyanın bir parçası olması gereken Türkiye'nin demokrasiden kopmasına hem biz Türkiye'deki mücadeleyle izin vermemeye hem de dünyanın bunu bilmesine, görmesine katkı sağlamaya devam edeceğiz." CHP lideri Özgür Özel, salı günü yapılan DEM Parti TBMM Grubu Toplantısı'nda PKK lideri Abdullah Öcalan lehine sloganlar atılmasıyla ilgili soru karşısında şu yanıtı verdi: "Orada slogan atıldı diye bunu tutup da başka bir meseleye evriltmek doğru değil, ancak o alanların özenli yönetilmesi gerekir. TBMM'de bu tür sloganların atılmasına hiçbirimizin müsamaha göstermesi, normal görmesi doğru değil. Ancak madem bir süreç yürütülüyor, adım adım doğru işler yapılması bekleniyor, bununla ilgili hepimiz elimizi taşın altına koymuşuz, hamaset yapmıyoruz, husumet yaratmıyoruz ve doğru bir yerden bir barış sürecinin örülmesine, bunun da demokratikleşerek olmasına, bunun Kürt sorununu çözmesine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Ona katkı sağlayacak bir süreç yürütümüne ve bir özene ihtiyaç var. Bu özenden fedakârlık edilmiştir. Özenli davranılmamıştır."
Benzer Videolar