MUTSUZ AİLELERİN MUTSUZLUĞU
Aslında mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyaç duyulmazken, mutsuz olmak için o kadar çok neden var ki saymakla bitmez. Ekonomi, sosyal çevre, gelenek, töre ve düşünce dünyası mutsuzluk için etken olmaktadır.
Sosyal hayatın en küçük birimi olan aile kurulurken, teorik olarak her şey optimum düzeydedir. Fakat zaman içerisinde eşlerin duygu ve düşüncelerinde ortaya çıkan farklılıklar, çatışmaları da beraberinde getirmektedir. Bütün bunlara ailelerin de karışarak tuz biber ekmeleri işleri daha da sarpa sarmaktadır. Çoğu zaman, "Çocuk olursa işler belki yoluna girer." diye düşünülerek yapılan eylemler, işlerin Arap saçına dönmesine sebep olmaktadır.
Bir kere çatışma başlayıp enaniyet de işin içine girdiğinde, bu sarmaldan çıkmak mümkün değildir. Bu sarmalın bir kara delik gibi sizi içine çekerek bilinmeze doğru yolculuğa çıktığınızda, nereye savrulacağınızı kestirmeniz de mümkün değildir. İki yetişkin olarak siz eşler birbirinizi törpülerken, olan çocuklara olacaktır.
Mutsuz, huzursuz, stresli ve sürekli çatışmanın olduğu bir ailede çocuk tam bir araf durumunda kalarak kimyası bozulacaktır. Evde mutsuz olan çocuğun; sokakta, okulda, işte veya sosyal ortamda uyumlu ve geçimli olması söz konusu değildir. Psikolojik sorunlar yaşayan çocuk, toplum içinde de problem olmaya devam edecektir.
Bütün bu olumsuzlukların kaynağını ortadan kaldırmak içinse, ta en başından denkliklerin olduğu bir evlilik gerçekleştirmek gerekmektedir. Mal, mülk, asalet, kariyer, dış görünüş, sosyal statü, gelenek, töre ve inanç konularında asgari müştereği yakalamak önemlidir. Bütün bunların yanında, ailelerin artık birer yetişkin olan eşleri kendi hallerine bırakması da elzemdir.
Mutsuz olmak, bizim için kapkaranlık bir dünya demektir. Ne yaşadığınızı anlarsınız, ne yediğinizden ne içtiğinizden keyif alırsınız ne de artık yaşamanın bir anlamı vardır. Dolayısıyla serseri bir mayın gibi ortalıkta dolaşırken, ağzınızı bıçak açmadığı için de kimseyle konuşmak içinizden gelmez. Bu durumda, başkasının size yardımcı olması da olası değildir. İletişim, diyalog ve etkileşim olmayınca da durum her geçen gün daha kötüye gitmektedir.
Sonuç olarak, şu fani dünyada bir insanın başına gelebilecek en kötü durum mutsuzluktur. Ve çoğu zaman da bunun kaynağı insan olmaktadır. Kendimizi değiştirmeden, empati yapmadan ve olaylara farklı açılardan bakmadan durumun düzelmesini beklemek ise saflık olacaktır. Yapılması gereken, öncelikle meselenin kök nedenini tespit etmek, daha sonra da elini taşın altına koymaktır. Bu başlangıç için yeterli olacaktır. Mutsuz ailelerin mutsuzluğu kader olmadığı için, değiştirmek adına iyi niyet ve farklı bakış açısı en azından başlangıç için yeterli olacaktır.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın