Yerel seçimlere sayılı günler kaldı. Pek çok il ve ilçeyi gezerek oradaki seçim atmosferini soluma fırsatı buldum. Bundan önceki seçimlerden farklı olarak, özellikle ziyaret ettiğim yerlerde eskiden olduğu gibi seçim heyecanını ve coşkusunu pek bulamadım. Hatta bazı il ve ilçelerde ayıp olmasın diye birkaç bayrak asılmış durumda, hepsi bu. Aklıma ilk adayın çok güçlü olabileceği ve seçimin sadece formaliteden ibaret olabileceği geldi. Teyit etmek için vatandaşa sorduğumda verdiği cevap, tokat gibi yüzümde patladı: “Millet geçim derdine düşmüş, seçim derdini düşünecek hal mi var?”
Çok doğruydu. Seçimleri seçmenler değil, seçilecekler ile basın dışında neredeyse kimse konuşmuyordu. Seçmenin derdi, ucuza nereden ekmek alırım, zaten kırmızı eti unuttuk, hangi markette tavuk eti indirime girmiş, sahura zaten kalkmıyoruz, iftarda acaba ne yiyerek bu günü geçirebiliriz? Oysa biz halk olarak seçimlerimizin sonucunu yaşamıyor muyuz? Bu pahalılığı, bu enflasyonu, bu hayatı biz seçmedik mi? Seçtik ama…
Bundan önceki seçimlerden farksız olarak, yine sayın cumhurbaşkanımız ve bakanlarımız bu seçimlerde de belediye başkanı adaylarımız için işlerini güçlerini bırakıp, oy isteme mesaisine başlamışlardı. Bu seçimde de yine sayın cumhurbaşkanımız kendisinin son seçimi olduğunu ve çok önemli olduğunu söyledi. Bu seçimde de yine eğer bize oy vermezseniz, hizmetlerden adil bir şekilde yararlanamayacağımızı hatta hizmetlerin gelmeyeceğini belirtti. Tıpkı 2009 yılında 2011 seçimlerinin kendisinin son milletvekili seçimleri olduğunu söylediği gibi, 2012 yılında 2014’e kadar partisinin genel başkanlık görevini yürüteceğini, sonra görevi başkalarına devredeceğini açıkladığı gibi. Ve yine 2022 yılında 2023 seçimleri için “milletimizden kendi adımıza son defa istediğimiz destekten alacağımız güçle Türkiye Yüzyılının inşasını başlatıp, bu kutlu bayrağı gençliğimize teslim edeceğiz” dediği gibi…
Fıkra bu ya! Kaderin cilvesine bakın ki, şerefli Recep Tayyip Erdoğan, ebediyete uğurlanmış (Allah gecinden versin). Kendisi için diktatörleri bile kıskandıracak bir anıt mezar yapılmış. Üzerindeki yazıya bakılsa, insan ırkının belki de son örneğiymiş gibi duran şu ifadeler yazıyormuş:
“Burada yatan kişi:
İyi bir insan,
Adil bir insan,
Haram lokma yememiş, yedirmemiş bir baba,
Milletinin hizmetkarı,
Bir başbakan,
Bir cumhurbaşkanı,
Bir Başkan,
Ve tabii ki AK Parti’nin eşsiz lideri Recep Tayyip Erdoğan.”
Tabii ki, bu muhteşem anıtı ziyarete giden masum küçük Temel, mezar taşını okuyunca irkilip babasına sormuş:
“Bizim başkanımızı niye toplu mezara gömmüşler?”
Allah tekrar gecinden versin. Böyle bir felaketi düşmanıma göstermesin. Şaka bir yana, gerçek olan şu ki, öldükten sonra mezar taşlarımızın üzerine yazılanlar değil, Amel Defteri’ne kaydedilenler önemlidir. Yani, günahlarla dolu bir ömür geçirenlerin son ana kadar “iyi adam” muamelesi görmesi pek mümkün değil.
Bundan önceki seçimlerden farklı olarak, 31 Mart’taki yerel seçimler ramazan ayına denk geliyor. E ne var bunda, dediğinizi duyar gibiyim. Demeyin. Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) “Oruçluyken kötü laf etmeyin, kavga etmeyin, bağırmayın” diye bir hatırlatması var. Şimdi Reis’in başına gelecekleri bir düşünsenize… İşler karışmaya başladı, değil mi?
Sayın Erdoğan, eğer bu tavsiyeyi dikkate alırsa, kampanyasının çoğu boşa gider. Düşünsenize, iftardan hemen önce bir canlı yayına çıksa ve sorulan tüm sorulara “doğru” cevaplar verse… işte o zaman tam bir felaket senaryosu ortaya çıkar. Bence, Reis, Ramazan boyunca özel görüşmelerinde bile prompter kullanmalı ve yazılan metnin dışına asla çıkmamalı. Aksi takdirde, bu seçim onun son seçimi olur, hatta Amel Defteri’nin kara lekelerle dolması kaçınılmaz olur.
Hele bir de Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi İdris Bozkurt’un, “İçki içenin yanı sıra, içki üreteni, taşıyanı, sunanı, parasını değerlendiren herkesi peygamberimiz lanetliyor” sözlerini hatırlarsak, işler iyice karışır. Özellikle “ürettirene” ve “parasını değerlendirene” vurgusu, Sayın Erdoğan’a doğrudan gönderme gibi duruyor. Ama ne yapsın İdris Bey, belki de o da bilmiyordur ki, bu ülkede Reis’in izni olmadan hava bile solunamaz, hele ki içki üretmek mi, hayal bile edilemez bir şey. Sayın Erdoğan oruçlu ağzıyla İdris Bey’e sert bir cevap verse, işte o zaman işler gerçekten karışır.
Allah’tan alkollü içkiden tahsil edilen vergilerle emekli maaşlarının ödendiği bir ülkede yaşıyoruz. On bir ayın sultanı Mübarek Ramazan, Sayın Erdoğan’a ve tüm İslam aleminin başına hayırlar getirsin!
Bu seçimlerin bir başka farkı Dilber’in dansı oldu elbette. Sayın Bahçeli’nin zamanlamasını çok manidar bulup eleştirmişti. Fakat “inci taneleri” dizisi, sadece seyircinin değil, ineklerin de favorisi olduğu ortaya çıktı. Erzincanlı bir besici, ineklerine Dilber’in şarkısını dinlettiğini söyleyerek süt verimini artırdığını belirtti. Benim bildiğim Bahçeli bu tür komplolara gelmez ve asla geri adım atmaz.
Bu seçimlerin bir başka farkı ise bir belediye başkan adayının başka bir ildeki belediye başkan adayını aforoz edip, kendisine başka bir parti bulmasını söylemesi oldu. “Ağam bizle eğleniyor herhal” demeyin, bu da oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, Afyon Belediye başkan adayına çok kızıp kendisine başka bir parti bulmasını söyledi. Sayın İmamoğlu Rizeli olduğu için çok DEM’li çay içiyor, çarpıntı yapıyor sanırım.
31 Mart’a kadar daha çok konuşacağımız veya yazacağımız çok şey olacaktır. Malum burası Türkiye. Ama konuşamayacağımız, yazamayacağımız bir şey varsa o da eşitlik, adalet ve özgürlüktür. Bunları yazamıyor, konuşamıyoruz. Örneğin astsubaylar tarihte ilk kez miting yaptılar. Eşitlik istediler, adalet istediler. Geçim kaygısı çekmeden özgürce yaşamak istediler. Biz onların bu taleplerini duymazdan gelmeye, görmemeye ve onların seslerine ortak olmamaya devam ettik. Olsun be.Olsun.. Vatan sağ olsun…
GENEL
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceSPOR
Az önce