KISKANMANIN PSİKOPATOLOJİSİ: Zihnin Karanlık Odasına Bilimsel Bir Yolculuk

Alpaslan YURTSEVER kaleme aldı...

İnsanın iç dünyasında bazı duygular vardır ki, hem eski bir türkünün hüznünü taşır, hem de modern psikolojinin röntgeninde belirgin bir gölge gibi görünür. Kıskançlık tam da böyle bir şeydir: Sevginin kardeşi, korkunun çocuğu, bilinçaltının fısıldadığı gizli bir hikâye. Gelin, bu duyguya bilimin merceğiyle bakalım; ama ruhun şiirselliğini de unutmayalım.

KISKANÇLIK NEDEN VAR? BİLİMİN SÖYLEDİĞİ

Evrimsel psikolojiye göre kıskançlık, insanın sevdiğini koruma refleksidir. Bu açıdan bakınca tamamen “normal” bir duygu. Ama işin kimyası değiştiğinde, bu duygu bir anda sevginin kıyısında sessiz bir fırtına olur.
Beyinde amigdala tetiklenir; “tehdit var!” diye bağırır. Kortizol yükselir; stres artar. Prefrontal korteks devre dışı kalır; mantık o masadan kalkar. O anda kişi sevdiğine değil, tehdidin hayaline bakar.

KISKANÇLIĞIN ÜÇ YÜZÜ

Psikopatoloji, kıskançlığın aslında tek bir yüzünün olmadığını söyler:

  1. Eşlik Eden “Normal” Kıskançlık
    Her ilişkide görülür. Küçük bir kıvılcım doyurucu olabilir; ilişkiyi diri tutar. Ama kontrollüdür, dozundadır.
  2. Aşırı Kıskançlık (Patolojik Form)
    Burada senaryolar gerçeğin yerini almaya başlar. Kişi zihnindeki kurguya inanır, delile değil duyguya tutunur. Bu form, terapinin kapısını çalan kıskançlıktır.
  3. Othello Sendromu (Sanrısal Kıskançlık)
    Psikiyatrinin en tehlikeli alanlarından biridir. Kişi “aldatıldım” inancını bir sanrı gibi yaşar. Kanıt, mantık, açıklama… Hiçbirinin hükmü yoktur. Bu noktada kıskançlık bir duygu değil, bir inanç sistemi olur.

BİLİNÇALTI BU DUYGUNUN NERESİNDE?

Her kıskançlığın derininde görünmez bir hikâye yatar. Psikolojik kuramlar bize şunları söyler:

Kıskançlık, ruhun “Ben yeterli miyim?” sorusunun haykırışıdır çoğu zaman.

İLİŞKİLERDE KISKANÇLIĞIN YIKICI EKOLOJİSİ

Aşırı kıskançlık, ilişkide şu döngüyü başlatır:

  1. Şüphe artar.
  2. Kontrol çabası yükselir.
  3. Partner nefes alamaz.
  4. Yakınlık zayıflar.
  5. Güvensizlik derinleşir.
  6. Kıskanan kişi daha çok korkar.

Bu döngü, sevgi enerjisini tüketir. Çünkü kıskançlık sevgi değil, sevgi kaybı korkusunun panik düğmesidir.

BİLİM KISKANÇLIĞI NASIL TEDAVİ EDİYOR?

Bugün modern psikoterapi, kıskançlığı tek bir yöntemle değil, bir regülasyon sistemi olarak ele alıyor:

KISKANÇLIK YOK EDİLİR Mİ?

Kıskançlık, yok edilecek bir düşman değildir. Evcilleştirilecek bir duygudur. Kontrol altına alındığında ilişkiyi güçlendirir; ama kontrolden çıktığında hem kişiyi hem ilişkiyi tüketir.
Geleneksel kültürün dediği gibi: “Aşırısı yakar, kararı bağlar.”

GÖLGEYİ ANLAYAN, IŞIĞI KEŞFEDER

Kıskançlık, karanlık bir oda değildir; ışık tutulmamış bir odadır.
Bilimle, farkındalıkla, terapiyle, sağlıklı iletişimle o odaya ışık düştüğünde gölgeler kaybolur.
Belki de insanın en büyük cesareti şudur: Kıskançlığı bastırmak değil, anlamak ve onu kendisine karşı bir silah olmaktan çıkarıp ilişkiyi koruyan bir bilince dönüştürmektir.

Benzer Videolar