KABUL OLMAYAN BEDDUA; KAHROLSUN İSRAİL!!!
Dr. Hakan Bolat kaleme aldı...
Müslümanlar onlarca yıldır bu bedduayı ediyor ama İsrail kahrolmuyor, hatta günümüze kadar daha da güçlenerek geldiler.
Peki Yahudiler nasıl bu kadar güçlendiler?
Kahrolsun Müslümanlar diye Tanrı’ya gece gündüz el açıp ağlayarak dua ederek mi? Hayır.
Okuyarak, çalışarak ve üreterek güçlendiler. Ekonomi bilimini gerçek anlamda uygulayarak güçlendiler. Bilimi, liyakati, uluslararası ilişkileri arkalarına alarak güçlendiler.
Oysa İslam’ın ilk emri, ilk farzı “OKU” idi. Müslümanlar yeterince okumadı, onlarca ayette bahsedilmesine rağmen düşünmedi, sorgulamadı, araştırmadı, analiz etmedi, uygulamadı, üretmedi. İslam peygamberi rızkın 10’da 9’u ticarette derken, Müslümanlara az bir maaşla sisteme itaatkâr memur, hizmetkâr, köle olmaları teşvik edildi. Bir de üstüne ibadetlerini yaparlarsa cennete gidecekleri öğretildi. Oysa İslam peygamberi ile savaşta bile çatır çatır istişare edilip kararı çoğunluğun vermesi sağlanabiliyordu. Şimdiki İslam dünyasında ise lider ne derse o olur. Yok öyle bir Müslümanlık, kimse kusura bakmasın. Sahi kölelik hangi medeniyetin geleneğidir? Müslümanlar bunu bir düşünmeli…
Yahudilerin her şeyi bilen, çözen, olağanüstü özellikleri olan, Tanrı gibi ya da Tanrı’nın elçisi gibi gördükleri büyük bir liderleri mi var? Hayır.
Oysa çoğu İslam ülkesinde lidere en ufak bir aleyhte söz söylense bile çocuk yetişkin demeden cezalandırılıyor. Birçok İslam ülkesinde lidere, yönetime ya da sisteme biat etmeyen herkes kâfirdir, herkes düşmandır anlayışı sürekli toplumlara teşvik ediliyor.
Hâlbuki Hz. Muhammed ne kin güttü, ne nefret saçtı, ne de öç aldı. Kendine kötülük edenleri ya affetti ya da “Bilmiyorlar Allah’ım, bilselerdi böyle yapmazlardı, onları affet.” diye dua etti. Ama İslam dünyasında liderlerin ve sistemlerin adaletsizliklerine Hz. Muhammed’in karakterini çiğneye çiğneye ya alkış tutuldu ya da sus pus olundu.
Yahudiler düşünen, sorgulayan, araştıran, eleştiren en radikal vatandaşlarını bile sistematik olarak düşmanlaştırdı mı, cezaevlerine mi doldurdu, kireç kuyularına mı attı, yurtdışına kaçmalarına mı yol verdi? Hayır.
Bu dünya İslam ülkelerinin başka İslam ülkelerindeki muhalif yazar-çizerleri bile yok ettiğine ve adam kaçırdığına şahit oldu. Hem de toplumların gözüne soka soka. Ama tüm Müslümanlar sus pus.
Yahudiler kendi halkı içindeki tarikat da olsa, cemaat de olsa, ırkçı da olsa, ideolojik de olsa, düz vatandaş da olsa hiçbir zümreyi öbürüne düşman ilan ettiler mi? Hayır.
Oysa İslam dünyasında insanların, örgütlerin birbirini düşman ya da hain görmesi ne kadar kolay değil mi? İki gün televizyonlarda kara propaganda yapılması yeterli. “Durun durun, bu kin ve nefret dili kimin işine yarıyor?” diye sorulamıyor bile. Sistemin değil liderin kimi suçlu ilan edeceğine bakılıyor. Sistem sonra işliyor. Ve Müslümanlar yanı başlarında yapılan adaletsizliklere ya alkış tutuyor ya da sus pus oluyor. Oysa İslam da diğer dinler gibi adaletsizliğin en zirvede olduğu ve adaletsizliği yok etmek için gelmişti. Peki yüzlerce ayette adaletten bahsederken, Müslümanım diyenlerin inandıklarını sandıkları bu değerlerin tam zıddını yapmaları nedir? Kimin karakteridir, kimin sıfatıdır inandıkları dinin tam zıddını yapmak? Sonra yanı başındaki adaletsizlere üç maymunu oynayıp uzaklardaki düşmana “kahrolsun” diye bağırarak vicdanımızı mı rahatlatıyoruz, yoksa Allah’ı mı kandırıyoruz diye bir muhasebe yapmamız gerekmez mi?
Hadi hiçbirine inanmadınız. “Dünya hukukun üstünlüğü” sıralamasında her sene neden en son sıralar Müslüman ülkeler? Yani en adaletsiz ülkeler neden İslam ülkeleri? Yahu bunu da mı görmüyorsunuz, matematik ilmine de mi inanmıyorsunuz? Sonra kahrolsun İsrail…
İsrail eğitimli insanlarını liyakatlerine göre istihdam etti, başarılı olanları ödüllendirdi, daha başarılı olmaları için teşvikler yağdırdı. Eğitimli insanlarını küstürmedi, hiçbirine “geçimiyorum” dedirtmedi.
İslam dünyasının çoğunda ise sistemin yanında olmayan, görünmeyen, eleştiren, sorgulayan eğitimli insanların ya önleri kesiliyor, ya yurtdışına göç ediyor veya kaçıyor ya da kaçmalarına yol veriliyor. Çünkü sistem kendilerinden daha akıllı, sorgulayan, toplumu aydınlatan aydınlar istemiyor.
İsrail’in 8 milyar insanın yaşadığı ve 30 bin üniversitenin bulunduğu dünyada en başarılı üniversiteler sıralamasında ilk 100’de 7 adet üniversitesi vardır. Kaç İslam ülkesinin böyle bir başarısı var? Yok.
Hangi cemaatten, tarikattan, mezhepten veya meşrepten olursa olsun Müslümanların önce şunu bilmesi lazım: İnandıkları cennet öbür dünyada. Bu dünyada kendine cennet kurmaya çalışan tüm örgütsel dini yapılar dünyada cehennemi yaşayan inançlı ya da inançsız herkese adaletle ellerini uzatmazlarsa, o ateş mutlaka kendilerini yakacaktır. Müslümanlar gerekirse ateşe elini sokacak, yeri geldi mi belki bir Nemrut ateşe fırlatacak ama tıpkı Allah’ın tüm insanlara adaletle muamele ettiği gibi, hiçbir kimseyi ayırt etmeden hava-su-sağlık verdiği gibi adaleti, hakkı, hukuku inanan-inanmayan herkes için savunacak. Başka türlü Müslümanların “bendensin-bizdensin” adaletsizlikleri ile kendilerini Allah’ın Nemrut gibi bir vesilesi ile yakmaktan başka bir yolları kalmıyor.
Yanı başındaki adaletsizliklere sus pus olan, ocağı yananlara bir tas su dökmeyen Müslümanların binlerce km uzaktaki yangına hep bir ağızdan “kahrolsun” diye beddua etmeleri, yanan ateşe binlerce kova su fırlatmaları vicdanlarını rahatlatmaktan başka bir işe yaramaz.
Bütün bunlara rağmen Yahudiler yine de kaybettiler mi? Hayır, kaybettiler. Neden mi? Çünkü Yahudiler iç politikalarında Müslüman gibi davrandılar. Dış politikalarında ise şeytan gibi davrandılar. Bir nevi kendilerini Tanrı yerine koydular. Yani Nemrut’un İbrahim (as)’a dediği gibi “Ben de öldürürüm, ben de diriltirim.” moduna girdiler. Hayır da şer de Allah’tandır ayetini sanki yeryüzünde Allah’ın temsilcileriymiş gibi kendilerine vazife edindiler. Bu yüzden insanlık namına kaybettiler. Bütün insanlık kıyamete kadar Yahudilere ne kadar mağduriyet sineması çekseler de güvenmeyecek, hep bir şüphe içinde bakacak. Sırf bu “içeride melek, dışarıda şeytan” siyasetleri yüzünden öbür dünyalarını da kaybedecekler. Çünkü Allah Adili Mutlak’tır ve içeride de olsa dışarıda da olsa, senden de olsa başkasında da olsa adil olmayı emreder. Adil olmayan bir sistem veya bir din Allah’a savaş açmıştır demektir. Biliyorsunuz, şeytan da Allah’a inanıyor, hem de çok iyi tanıyor, inkâr etmiyor. Ama “İnsanları sapıtacağım, yoldan çıkaracağım, adaletten uzaklaştıracağım.” diyor, yani Allah’a savaş açıyor. Ve şeytan insanları “şeytanım” diye kandırmıyor, “Allah dostuyum” diye kandırıyor…
Son olarak şu soruyu soralım ve düşünelim; İsrail gerçekten bir gün kahrolur mu, Müslümanlar böyle Müslümanken?
Yazıyı sesli dinlemek için:
https://youtu.be/C9DO61g9U2k?si=4q2xWGl8cZqROhGi