Hayırsız Yasa
Eşref-i Mahlukat, Arapça kökenli bir tabir, Türkçeye geçmiş haliyle "varlıkların en şereflisi" anlamına gelir. "Mahluk" ya da "mahlukat" kelimesi yaratıklar, yaratılmışlar anlamını taşır. "Eşref" ise şerefli, onurlu anlamındadır. Osmanlıca olarak "eşref-i mahlukat" şeklinde yazılır.
Kur’an-ı Kerim’de İsra Suresi’nin 70. Ayetinde "İnsanları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık" ifadesi yer alır. İslam alimleri, insanın yaratılmışların en şereflisi olduğunu söylerler. Ama bir dakika, "en şereflisi" mi dedik? Aslında sadece "birçoğundan üstün kılınmış" insanlar, bazılarına göre "en" olmaktan bir hayli uzak olabilir.
Peki, bizi diğer yaratıklardan ayıran bu özellikler nelerdir? Düşünme ve konuşma yetileri mi? Alet kullanma ve karmaşık sosyal yapılar oluşturma yetenekleri mi? Tüm bunlar beynimizin ön lobunun, yani frontal lobun gelişmesiyle edinilmiştir. Bu lob akıl yürütme, motor beceriler, yüksek seviyeli bilişsel yetenekler ve konuşma diliyle ilişkilidir. Aynı zamanda motor korteks de burada bulunur ve beynimizin çeşitli loblardan aldığı bilgileri vücut hareketlerine dönüştürür. Frontal lob, prefrontal korteksi içerir ki bu bölge ahlaki yargılar, muhakeme etme, yargılama ve analitik düşünmenin merkezidir. Mutluluk, üzüntü, neşe ve sevinç gibi duyguları hissettiğimiz kısım da buradadır. Yani, bu lob sayesinde biz insanlar bilinçli düşünürüz. Ama hayvanlar… Eh, onlar bizim gibi beynin gelişimini yaşayamadılar. İçgüdüleri ve duygularıyla hareket ediyorlar.
Sokaklarımızda, maalesef, köpek popülasyonunda ciddi bir artış yaşanmış, zaman zaman çocuklara ve kadınlara saldırılar gerçekleşmiş, ciddi yaralanmalar ve ölümler meydana gelmiştir. Bu konuyu çözüme kavuşturmak ise devletin asli görevleri arasındadır. Ancak bu çözüm oldukça zor ve maliyetlidir.
Tam 114 yıl önce, 3 Haziran 1910 tarihinde, dönemin Şehremini (belediye başkanı) Suphi Bey’in talimatıyla, İstanbul sokaklarında artan köpek sayısını kontrol altına almak amacıyla yaklaşık 80 bin köpek zorunlu bir ada yolculuğuna çıkarılmıştı. Hayırsız Ada (Sivriada) adı verilen bu adaya bırakılan köpekler, açlık ve susuzlukla yüzleşerek korkunç bir trajedi yaşadılar. Hayırsız Ada’ya terk edilen hayvanların aç susuz kaldığı ve bir süre sonra birbirlerini yemeye başladığı söylenir. Ada üzerindeki manzara o kadar feciydi ki, köpeklerin feryatları İstanbul’a kadar ulaşıyordu. Köpekler adaya çıkar çıkmaz bir tatlı su kuyusu keşfetmişler ve hep birlikte kuyuya atlamışlardı. Bu ani ve büyük sayıda köpeğin kuyuya atlaması sonucunda hiçbiri kuyudan çıkamadı ve bağıra bağıra öldüler. Bu vahşet günümüzde hala unutulmamış, hafızalarda yer etmiştir.
Şimdi ise hükümetimizin hazırladığı sokak hayvanları yasa tasarısında benzer bir uygulamayı görmekteyiz. Belediyeler barınaklarda bulunan hayvanları internette sahiplenilmesi için ilan verecekler, 30 gün içinde sahiplendirilemezse iğne ile uyutulacaklar. Boşalan barınaklara sokakta dolaşan hayvanlar yakalanıp konulacak ve bu döngü böyle devam edecek. Yani, köpeklere ikinci bir Hayırsız Ada tatili! Aslında hiç zahmet etmeyin, götürün adaya, birbirlerini yesinler…
Sokaklarımızda sadece başıboş köpekler mi dolaşıyor? Hayır. Beyinlerinin ön loplarını kullanamayan, beyin yüzeyleri de tıpkı bir futbol topu gibi pürüzsüz, dümdüz olan; hayatta kalmak ve çoğalmak dışında başka birşey düşünmeyen milyonlar dolaşıyor. Sokaklarımızda kadınlarımıza, çocuklarımıza, iş yerlerimize, doğamıza, hayatımıza zarar vermeye meyilli milyonlarca mülteci de dolaşıyor. Peki, onlar için neden bir çözüm yok? Onları da uyutacak mısınız? Yoksa onlar daha mı az tehlikeli?
İsra Suresi’ni hatırlayalım… "Birçoğundan üstün kıldık". Ama "en" şereflisi değiliz. Tekvir Suresi’nin tefsirini de buraya ekleyelim mi? "Abdullah bin Ömer, Ebû Hüreyre ve İmam Mücahid’in rivayetlerine göre, Cenab-ı Hak mahşer gününde hayvanları da diriltip huzuruna getirecek, birbirlerinden haklarını alıp ödeştirecek, sonra da onlara, “Toprak olun.” buyuracak, sonunda onların hepsi de toprak olacaklardır. Hayvanların bu haline gıpta ile bakan kâfirler, Allah’tan, kendilerini de toprak yapmasını isteyeceklerdir. Fakat insanlar cezasını çekeceğinden hayvan gibi muamele görmeyecektir." Durun bir dakika; birbirinden hak mı? İslam'da hayvan hakkı mı var? Bunu hükümetimiz bilmiyor olmalı…
Sokaklarımızda başıboş köpekler ve tehlikeli mülteciler dolaşıyor. Eşref-i mahlukat mıyız, yoksa sadece yaratılmışların birçoğundan üstün kılınmış zavallı varlıklar mı? Bunu tartışmak size kalmış. Ama unutmayın, kimse Hayırsız Ada’ya gitmek istemez. Ne köpekler, ne de insanlar.
Frontal lobunu çalıştıran her bireye bol şanslar, saygılar, selamlar..
Mehmet Uygar KELEŞ