“Gerçek” kelimesi, anlam itibariyle “Hakikat” ile eş anlamlı olabilir, ancak İslam felsefesi ve tasavvuf öğretileri açısından bu iki kavramı karşılaştırdığımızda, Hakikat’in zahirin ötesinde derin anlamlar ve sırlar içerdiğini görürüz.
İnsanların gerçeklik algısı; sosyal, siyasal ve ekonomik beklentilerden, mesleki statüden, bireysel ve toplumsal varoluş kaygılarından ve hatta ilkel benlikten menkulken, hakikat ise ilimden, irfandan, idrakten, gönülden ve kalpten mülhemdir. Bu minvalde, hakikatten uzaklaşan insanların, kendi doğruları ya da gerçekleri için vicdanlarını örtecek bir bahanesi olabilir.
Ali Şeriati, yaşamının gayesi olarak gördüğü Hakikat arayışını “Allah’ım, irademi, bilgimi, isyanımı, ihtiyaçsızlığımı, hayretimi, ruh inceliğimi, cesaretimi ve yalnızlığımı arttır” diyerek dile getirmiştir. Tolstoy ise Anna Karenina romanında, “Zevk, gerçeği bulmakta değil, onu aramaktadır ve hayatın tüm çeşitliliği, çekiciliği ve güzelliği ışık ve gölgeden oluşur” diyerek; bir şeyi beklemenin, arzu etmenin ve hayal etmenin zevkinin, onu elde etmenin zevkinden daha fazla olduğunu ve dünyadaki gerçeklik algısının farklı bir boyutunu anlatmıştır.
Tefekkür noktasında başlayan hayal etmekle hakikat yolculuğunda, zaman ve mekân kavramlarının gerçeklik olgusunun işlevini nasıl yitirdiği, evliyaların ve peygamberlerin Bast-ı zaman ve Tayy-i mekan olma halleriyle, Batıni ilimlerin, Bektaşi deyişlerinin, nefeslerin ve Tasavvuf şiirlerinin yardımıyla idrak edilebilir. Ayrıca, bilim kurgu ve zaman yolculuğu konulu eserler ya da spiritüalizmin kapsamı içindeki çalışmalar, astral veya eterik enerjiler aracılığıyla gerçeklik olarak algılandığı iddia edilen yaşam simülasyonunu da tartışmaya açmamız mümkündür.
Hayat bazen; Tolstoy gibi acılar içinde kıvranmaktır, kendi yazdığı romanın kahramanı Anna Karenina’nın ölümüne, bazen Tarkovski filmi izlerken keşfetmektir dünyanın metaforik felsefesini, bazen de Nesimi şiirindeki gibi sığmamaktır, zamana ve mekana…
Hayal, kısmen gerçeklerden bağımsız olarak sanatın, sanat ise hakikatin sırlarını taşır eserlere… Ve herkes bir gün öldürür kendi gerçeğini, bir romanda, bir filmde ya da bir şiirde.
Banu Sancak
GENEL
Az önceKÖŞE YAZILARI
Az önceKÖŞE YAZILARI
8 saat önceSPOR
17 saat önceSPOR
17 saat önceGENEL
17 saat önceGENEL
17 saat önce