ÇOCUK YAŞTA CİNSEL İSTİSMARA UĞRADI BÜYÜKLER SUSTU O SUSMADI

11 yaşında çocuk işçi olarak çalıştığı işyerinde patronunun cinsel istismarına maruz kaldı. Ve bu istismar uzun süre devam etti.

15 yaşında tecavüz sonucu dünyaya gelen bebeğini kucağına aldı.

Ve aradan geçen 35 yıl sonra tecavüz mağduru kadınların, çocukların sesi oluyor.

Yaşanan bazı üzücü olayların akabinde dibe vurup, yok olduktan sonra küllerinizden yeniden doğmak, doğabilmek. Yeniden var olabilmek…

Zor bir süreçtir yeniden ayağa kalkabilmek.

İçimizdeki yüzleşmeler ve hesaplaşmaları yaptıktan sonra.

“Ben buradayım” diyebilmek.

Bir çoğumuz kendimizde bulamayız bu gücü.

Çünkü korkularımız, endişelerimiz, hayatla küskünlüğümüz direnme gücümüzün çok üstündedir.

Dünyada iki tür insan vardır. Korkudan kaçarak uzaklaşanlar ve korkularının üzerine gidip, onunla yüzleşerek yoluna devam edenler.

Korkudan kaçmak kolaydır ve genellikle izlenen yol budur fakat korkularla baş etme mekanizmalarını harekete geçirip, üzerine giderek yaşamak kişiyi daha da güçlü kılar.

Tıpkı Songül Bärisch gibi…

Songül Bärisch bu ülkede çocukluğu çalınan, hayatı kabusa çevrilen birçok insandan sadece bir tanesi.

Songül, annesi ve babası ayrıldıktan sonar, 11-12 yaşlarında okulunu bırakarak annesiyle birlikte tarlalarda ve sebze halinde çalışıp ekmek parası kazanmaya çalışan bir çocuktu.

Songül, sebze halinde annesiyle birlikte çalışırken patronu tarafından önce defalarca tacize uğradı.

'Belki peşimi bırakır'! Umuduyla bir gün dışarı çağırdığında gitti ve patronu tarafından hem şiddet gördü hem de tecavüze uğradı.  Bu yıllarca devam etti. Daha küçücük bir çocuktu ve ne yapacağını bilmiyordu.

Bana göre bir çocuğun en büyük şansızlığı, ona kol kanat gerecek anne ve babası olmayışıdır.

Songül, yaşadığı kâbusu ailesine anlatmayı çok istese de babası tarafından öldürülme korkusu onu susmaya mahkûm etti.

Bu duruma daha fazla dayanamayan Songül, intihar etti ve bir süre komada kaldı. Uyandığında polislere başından geçen her şeyi anlattı. Tecavüz eden patronu gözaltına alındı ve suçunu itiraf etti.

Bundan sonrası mutlu son olabilirdi. Fakat Songül'ün babası şikâyetten vazgeçtiğini söyleyerek bu kişilerden para alıp ortadan kayboldu. Tecavüz zanlısı da serbest bırakıldı.

Songül'e bir darbe de babasından gelmişti. Bir süre sonra hamile olduğunu öğrenen Songül, karakola giderek tekrar şikayetçi oldu. Polisler Songül'ü, tecavüz zanlısının yanına götürdü. Bebeği istemediklerini söyleyen aile, çocuğun düşmesi için Songül'ü merdivenden itti.

Songül, bir belayla tek başına mücadele ederken ikinci bela kapıya dayanmıştı.

Tecavüz zanlısının dayısı, mahkemede yardım edeceğini söyleyerek yanına çağırdı ve tecavüz etti. Bir de çıplak fotoğraflarını çekerek mahkemeden vazgeçmesini söyledi.

Daha çocuk yaşta olan Songül, 15 yaşında bebeğini kucağına aldı. Mahkemelerden istediği sonuçları alamayan Songül, kendine yeni bir hayat kurmak üzere bebeğiyle birlikte Antalya Serik'ten ayrıldı.

Almanya'ya giderek restoranlar açtı ve başarılı bir iş kadını oldu.

Songül bugün 49 yaşında. Kimseden korkmayan, çekinmeyen güçlü bir kadın, mükemmel bir anne.

Aynı zamanda Cinsel istismara ve tecavüze uğradığı halde susan kadınların sesi olmak için, birçok güzel işlere imza atıyor.

Gazetemiz Tercüman adına Songül ile röportaj yaptık. Geçmişi arkamızı bıraktık ve gelecekten bahsettik. Buyurun röportajın devamını birlikte okuyalım..

-- Merhaba, kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

İsmim Songül Bärisch. 49 yaşındayım. Yaklaşık 25 senedir Almanya'da yaşıyorum. Almanya'da yıllardır restoran işletmeciliği yaptıktan sonra ticaretle uğraştım. Son 3 yıldır tercümanlık ve danışmanlık hizmeti vermekteyim ve tekstil işiyle uğraşmaktayım.

--Yaşadığınız kâbus dolu yılları, benim başıma yıllarca Türk filmlerinde yaşanan her türlü rezalet geldi, diye tanımlıyorsunuz. Tüm bu olanlar başınıza gelmemiş olsaydı sizi, nasıl bir hayat bekliyor olacaktı.

Bu sorunun cevabını vermeden önce şunu açıklamak isterim: hayat bana negatif şeylerden pozitif şeyler yaratmayı öğretti. Bu şeyler başıma gelmeseydi sanırım şu andaki statüm olmazdı. Bugünkü ben olmamın en büyük sebebi bana yaşatılan acılar. Bu anlamda birçok insana saçma gelecek ama Allah'a şükrediyorum. Aksini düşünmek bana daha çok acı verecek ve öfkemin daha da artmasına sebep olacak: kendimi bu şekilde telkin ediyorum.

Bunlar yaşanmamış olsaydı çok iyi bir hayatım olmayacaktı ama bu travmalarla yıpranmak zorunda kalmayacaktım. Tekrarlamış gibi olacak ama başıma gelenler Türk filmlerindeki rezaletlerden farksızdı fakat kaderin kurbanı rolünden çıkıp filmin sonunun benim belirleyeceğime inancım sonsuz ve bu da bana güç veriyor.

-- Küçük Songül ile şimdiki Songül arasında nasıl bir fark var?

Ben bir melektim ve kanatlarımı kırdılar. Büyüdüm ve kırılan kanatlardan pençeler çıktı. Benim pençelerimin olduğunu unuttular. Küçük Songül çaresizdi ve zavallıydı. Şimdi çok güçlü ve kararlı bir kadın.

--Sizi her şeye rağmen bu kadar güçlü kılan sebep neydi?

Adalet duygusu ve kızım. Eninde sonunda Adaletin yerine geleceğine ve getirilmesi gerektiğine inanarak yaşadım.

Peki adaletin sağlandığına inanıyor musunuz?

Sizce bir insanın çocukluğunu, Hayallerini, genç kızlığını, kadınlığını, bedenini ve ruhunu öldürmenin cezası 1 yıl 8 ay mı olmalıydı? Asla... Adalet ne yazık ki sağlanmadı.

--Son dönemlerde cinsel şiddete ve çocuk istismarına dikkat çekmek için İnternet'te başınızdan geçenleri anlattığınız videolar yayımlıyorsunuz, aynı zamanda bu konuyla alakalı Türkiye, Almanya bağlantılı bir dernek kurdunuz.

Bize bu çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Yokluk çeken ve zulüm görmüş kadınlara ve çocuklara yıllarca bireysel olarak yardım ettim. Hayatımda maddi ve manevi olarak kızımla çok zor günler yaşadık ve bir kişi hariç bize yardım eli uzatan olmadı. O yüzden yokluğun ve çaresizliğin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Aynı duyguları yaşayan insanlara elimden geldiği kadar destek olmaya çalışıyorum. Daha fazla insana destek olmak için bireysellikten çıkıp kurumlaşmaya karar verdim. Şu an kurucu üye sayımızı sağlamaya çalışıyoruz ve bunu sağladıktan sonra daha çok mağdur kadın ve çocuklara yardım etmeyi temenni ediyorum.

--Özellikle çocuk istismarı neden giderek artan bir sorun haline geldi?

Çocuk istismarı toplumun kanayan yarası. Dünyanın her yerinde çocuk istismarı olmakta. Bence bunun temeli cezaların yeterli ve caydırıcı olmamasından kaynaklanıyor. Bunun yanında aile eğitiminin de büyük önemi var. Ebeveynlerin cinsiyet çifte standardı uygulamaları sonucu erkek çocuklarının devleştirilen egoları, onların her şeyi yapabilme hakkının olduğu düşüncesine neden oluyor. Ülkemizde erkeklerin, kendilerinin kadınlardan üstün olan tek yönünün fiziksel olduğunu kabullenmeleri gerekiyor. Onun dışında her daim eşit olduğumuz aile tarafından öğretilmelidir.

-- Aileler çocuğun istismara uğradığını nasıl anlayabilir? Hangi belirtilerle çocuk istismara uğradığını anlatır?

Belirtiler çok farklı olabilir ve çocuğunuzu çok iyi takip etmeniz gerekir. Bu konuda uzman değilim ama kendi tecrübelerimden yola çıkarak çocuğunuzda davranış bozuklukları, uyku sorunları ve çevresindeki insanlara tavırlarının değişmesini gözlemlediğiniz durumda çocuğunuzun güvendiği bir kişiyle konuşmasını tavsiye ederim ve sürekli çocuğunuza hiçbir şey için suçlu olmadığını ve ne olursa olsun onun yanında olduğunuza inandırmanızı, onu koruyacağınızı hissettirmenizi tavsiye ederim.

-- Daha fazla hangi çocuklar istismara uğrar?

Genelde korunmasız, ailesi sorunlu, kimsesiz çocuklar hedefe alınmakta ama bu bir doktorun, avukatın ya da ekonomik durumu üst seviyede olan birinin çocuklarının güvende olduğu anlamına gelmiyor. Yakinen tanıdığım toplumun her kesiminden olan birçok kadının çocukken bir şekilde cinsel tacize uğradığını biliyorum.

--Çocuk istismarcılarının belli bir profili oluyor mu? Kimlere şüpheyle yaklaşma ve çocuğumuzu ondan korumalıyız?

Belli bir profili yok maalesef çocuk istismarcılarının: bazen baba ya da aileden başka bir fert, öğretmen ya da okul müdürü olabiliyor. Ülkemizde ve dünyanın diğer ülkelerinde bunların yaşandığını biliyoruz. Bu nedenden dolayı çocuğunuzu dikkatli takip etmeli ve yalnız bırakmaktan kaçınmalısınız. Ayrıca çocuğunuzu küçük yaşta cinsellikle ilgili bilgilendirmenizi tavsiye ediyorum.

--Çocuk, oyun ile istismar arasındaki farkı anlayabilir mi? Ailenin bu konuyla ilgili çocuğunu bilgilendirmesi gerekir mi?

Bu çocuktan çocuğa fark edebilir: çocuklar genelde bir şeylerin yanlış olduğunu hisseder fakat bunu adlandıramaz. Bu nedenle çocuğunuza cinsel eğitim vermek çok önemlidir.

-- Çocuğu cinsel istismara uğramış aile ne yapmalı, siz ne öneriyorsunuz?

Öncellikle çocuğuna inanmalı ve onunla güvenilir bir ortamda konuşmalı, psikolojik destek almalıdır. Çocuğuna her zaman sevgiyle yaklaşıp ona güven duygusu vermeli, bunların bir daha yaşanmayacağını ve çocuğun suçunun olmadığı anlatılmalıdır. Birçok çocuk kendisinin sorumlu tutulacağını düşündüğü için ve aile tepkisinden korktuğu için yaşadıklarını kimseye anlatamıyor ve bu sebepten dolayı daha çok istismara uğruyor. Bu yüzden ailenin çocuğa verdiği güven çok önemli.

-- İstismar suçu işleyen kişilere sizce nasıl cezalar verilmeli?

Çocuğun uğradığı cinsel istismar çok basite indirgeniyor. Bana göre cinayetten bir farkı yok. Bir çocuğu hayattan koparmak için onun bedeninin yok edilmesi gerekmiyor: istismarla zaten ruhen öldürmüş oluyorsunuz ve yaşayan bir ölü gibi hayata tutunmaya çalışıyor. Bu da bir cinayettir! Bu yüzden cinayet zanlıları ile çocuk istismarcıları aynı şekilde cezalandırılmalıdır!

 --Hayatınızı kamuoyuna anlattıktan sonra ne gibi tepkiler aldınız ve hayatınızda neler değişti?

Güzel bir konuya değindiniz. Çok farklı tepkiler aldım ve bunların %90ı pozitifti. Bunun yanı sıra birçok kadından mesajlar aldım ve aslında zaten bildiğim ülkemizdeki çocuk istismarının ne kadar yoğun olduğunu ve her 3 çocuktan 2sinin hayat boyunca mutlaka en az bir kere cinsel istismara uğradığını daha net gördüm. Ve en acısı da bunların büyük bir çoğunluğunu asla kimseyle paylaşamadığını ve bu travmayla yaşamak zorunda kaldığını gözlemledim. Ülkemizde ve diğer ülkelerde bence bu konuda daha aktif organizasyonlar yapılmalı ve kadına/çocuğa şiddetin caydırıcı olabileceği yaptırımlar uygulanmalı: Bu konu medya ve film sektöründe daha farklı ele alınmalı.

--Bize bu konuda örnek verebilir misiniz?

Evet, şöyle örnek vereyim: film sektöründe genellikle kadına uygulanan şiddetin daha çok vurgulandığı filmler var. Aslında bu filmlerin daha çok mesaj verebilecek şekle dönüştürülmesi gerekiyor. Örnek olarak cinsel istismara uğrayan çocukların nasıl bir psikolojik dönüşüm geçirdiğini ve kendi hayatımdan da örnek verebileceğim gibi bir gün güçlenip geri dönebileceğini, hakkını arayabileceğini ve adaleti sağlayabileyecek duruma gelebileceğini ele alan filmler olmalı. Kadını zavallı ve güçsüz bir kurban olarak gösterip bir dramı ele almaktansa onların da güçlü olabileceğini ve bir erkeğin himayesi altında olmadan da kendi başına hayatı başarabileceklerini gösteren filmler olmalı.  Kadınlar bu filmleri ya da dizileri izlerken daha çok özgüvene sahip olmaları için destekleyici mesajlar verilmeli. Mesela bir iş kurabileceklerini, başarılı olabileceklerini ve tek başlarına da iyi bir hayatı idame edebileceklerini gösteren filmler yapılmalı.

-- Mesajlarınızın gereken yerlere ulaştığına inanıyor musunuz?

Mesajlarım bir kişiye bile ulaşıp onun dünyasını değiştirmiş ise bu benim için bir başarıdır. Bana gelen mesajlarda bunu başardığıma inanıyorum: birçok kadın benden çok büyük psikolojik destek aldığını ve hayata bakış açılarının değiştiğini söyledi. Bu çok gurur verici bir şey benim için. Fakat ben asıl mesajı cinsel istismar yapan sapıklara vermek istiyorum: ''Bugün elinizi sürdüğünüz küçük çocuk yarın sizin karşınıza güçlü bir kadın olarak çıkıp sizin de hayatınızı mahvedebilir. Böyle bir eyleme kalkışmadan önce bu sapıklar benim hikâyemi hatırlamalı ve zulüm yaptığı çocuğun da benim gibi pençeleriyle geri dönebileceğini unutmamalı.”

--Yapmak istediğiniz tam olarak neydi?

Öncelikle benimle aynı kaderi paylaşan kadın ve çocukların sesi olmak amacımdı. Bunu başardığıma inanıyorum. Ayrıca bana yaşatılanları önce yasal yollardan cezalandırmaktı istediğim. Maalesef beni şaşırtmayan şekilde yasalar yanımda olmadı, fakat bir nevi de olsa adaleti sağladığıma inanıyorum. Ben yaşadığım Serik İlçesi'nde neredeyse taşlanarak atıldım. Beni o ilçede herkese rezil ettiler: bunun karşılığında ben de onların yaptığını bütün dünyaya anlatarak onların nasıl bir aile olduğunu herkese gösterdim. Onlar hatalarını kabul etmek yerine beni tehdit ederek hakaret etmeye devam ettiler. Maalesef hiçbir ceza benim acımı dindiremiyor. Davamın yeniden görülmesi için dilekçe verdiğimde adaletin bir nevi de olsa yerine geleceğini ummuştum çünkü 35 yıl önce görülen davamda birçok usulsüzlükler vardı: bana en başta kendi ailem ve eli kolu uzun eller zarar vermişti. Bunun düzeltileceğini umut etmiştim. 35 sene geçmesine rağmen gördüm ki ülkemde hukuki anlamda değişen bir şey yok. Vatanına çok bağlı bir insan ve kadın olarak ülkemde bana yapılan zulmün cezasız kalması beni derinden yaraladı

--Peki, amacınıza ulaştığınıza inanıyor musunuz?

Henüz tam olarak değil. Yapmak istediğim çok şey var.  Daha çok insana yardımcı olduğumda amacıma daha da yaklaşmış olacağım.

Filiz BAHÇIVAN