Bu Anayasa, Laik ve Üniter Türkiye’nin Ruhuna Uymuyor
Sevgili Tercüman okurları, 1921 Anayasası Milli Mücadele devam ederken Anadolu'da yazılmış ve milli devlet kurumuyla ilgili bir konudur.
Sadece bu konuyla alakalı bir meseledir.
O yüzden de 1921 Anayasası'nın adı, normalde anayasa terimini karşılamamaktadır.
Anayasa olarak bildiğimiz bu yönetim şeklinin adı Kanuni Esasi'dir.
Tam kelimesiyle ifade edecek olursak, yeni devletin esas teşkilatını düzenleyen temel yasa, yani Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'dur.
Yeni anayasa teklifi, 2017-2022 yıllarında Adalet Bakanlığı yapmış olan Abdülhamid Gül tarafından da dile getirilmişti.
Gül, yeni anayasayı "1921 Anayasası ruhuyla hazırlayacaklarını ve Cumhuriyeti 1921 Anayasası ruhuyla taçlandıracaklarını" söylemişti.
Uzun bir zaman sonra anayasa gibi bir konu, bir ülkenin kalbi ve aklı olan böylesi bir mesele tekrar konuşulmaya başlandı.
Yeni anayasanın şimdiki sözcülüğünü ise, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş üstlenmiş durumda.
Tamamen siyasi bir kaygıyla tekrar gündeme getirilen 1921 Anayasası, iktidarın bu anayasa üzerinden yeni bir siyasi kampanya yürüteceğini gösteriyor.
Türkiye'nin demokrasi standardının yükselmesi için yeni anayasayı Numan Kurtulmuş sözcülüğüyle bir zorunluluk olarak gören AK Parti, 1921 Anayasası'nın kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerine kuvvetler birliğini esas alan ilkesini topluma fark ettirmeden kabul ettirmeye çalışıyor.
Kuvvetler ayrılığı olmayan bir anayasadan nasıl bir demokrasi anlayışı ortaya çıkar sorusunu, şimdiki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne bakarak anlamak zaten zor değil.
Bu gerçeği göz önüne alarak, AK Parti'nin 1921 Anayasası ile yapmak istediğinin Meclis'e verilen "Ahkâm-ı şer'iyenin tenfizi görevini yeniden anayasaya koyma çabası olduğunu söyleyebiliriz.
Zira, 1921 Anayasası'nda bütün erklerin toplanmasında Meclis adres gösterilmiştir.
Bu bakımdan Meclis'in yetkileri modern anayasalardaki gibi birer birer sınırlayıcı olmayıp, genel tanımlarla sınırlanmış siyasi bir güç olarak belirlenmiştir.
Az önce bahsettiğim Ahkâm-ı şer'iyenin tenfizi uygulaması, bununla birlikte göz önüne alınmaktadır.
1921 Anayasası'nda başka bir dikkat çekici madde: 11. maddedir.
Bu madde prensibince illere muhtariyet verilmelidir.
Fakat AK Parti'nin böyle bir uygulamayı yapacağına ihtimal vermiyorum.
Bu niyetle, AK Parti'nin 1921 Anayasası'nı tercih etmesi, bir önceki yazımda sıralamış olduğum nedenler dolayısıyla dır.
Bunun yanı sıra, az önce de bahsettiğim gibi, 1921 Anayasası önerisi, Meclis'in denetim yetkilerinin, yargı erkinin, yargının bağımsızlığının ve yargı kurumlarının bu anayasada yer almayışı nedeniyledir.
Hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemelerin eksikliği, iktisadi ve mali hükümlerle ilgili muhteviyatların olmaması, AK Parti'nin 1921 Anayasası ile geleceğe yönelik nasıl bir vizyon belirlediğini artık, az çok bizlere tahmin ettiriyor.
1921 Anayasası'nda hilafet ve saltanat makamının varlığını koruması ise, doğal olarak birçoğumuzun aklına, Erdoğan'ın bu makamlara olan zafiyetini hatırlatıyor.
Konuya hangi açıdan bakarsak bakalım, 1921 Anayasası, 103 yıl önce savaş koşullarında hazırlanmış; 23+1 maddelik Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'dur.
Bu anayasayı bir asırdan fazla bir süre sonra, kapsayıcı ve demokratik bir anayasa olarak takdim etmek, 1920 model bir aracı, 2024 yılında üretilen bir araçla özdeşleştirmektir.
Tüm bunları dikkate aldığımızda, "Yeni Türkiye" denilen yapının, 1921 Anayasası'nın eksiklikleri üzerine kurgulanmak istediği apaçık bir gerçektir.
Dolayısıyla, Eski Adalet Bakanı Abdülhamid Gül'ün söylemiş olduğu, "1921 Anayasası ruhu", 1924 Anayasası'ndan sonra laik ve üniter devlet yapısına ulaşmış Türkiye ruhuna uymuyor.
Heybet AKDOĞAN