BİR İŞİ YAPMAK HER ZAMAN BAŞARI DEMEK DEĞİLDİR

Dr. Hakan Bolat kaleme aldı...

Mesela 3 aylık iş 6 ayda bitiyorsa bunun adı başarısızlıktır.
3 aylık iş 5 yılda bitiyorsa hırsızlıktır.
3 aylık iş 10 yılda bitiyorsa hem hırsızlık vardır, hem de finanse edenlere “Siz geri zekâlısınız ve artık bizim köpeğimizsiniz.” demek istiyorlardır.

Yani iş yapmak; hırsızlığın kılıfı, başarı ise iş yapanların koltukta durmasıdır.

Bir işin başarılı bir şekilde yapılması için temel kriterler vardır:

  1. Öyle bir işe gerçekten ihtiyaç var mı?
  2. Finansmanı hazır mı?
  3. Maliyeti gerçek rakamlarla belirlendi mi?
  4. Yapım süresi belirlendi mi ve gerçekçi mi?
  5. Görev dağılımları ve organizasyon şeması belirlendi mi?
  6. Olumsuz ve beklenmeyen durumlara karşı tedbirler belirlendi mi?
  7. Amaçlar, hedefler ve süreç tayin edildi mi?
  8. İhtiyaçlar ve ihtiyaçların nasıl tedarik edileceği belirlendi mi?

Vs. vs... Bu gibi başlıkların belirlenmesi ve bu planlamalar doğrultusunda bir iş yapılır ve bitirilir. Amaçlanan hedeflere ulaşılırsa, iş başarılı bir şekilde yapılmıştır anlamı çıkar.


Şimdi konuyu zengin görünümlü bir müteahhidin iş yapış şekliyle anlatalım:

Medyadaki reklamlarda bir inşaat firmasının bazı güzel projeler yaptığının reklamlarını görüyorsunuz. Projeler ilginizi çekiyor ve firmanın ofisine gidiyorsunuz. Lüks bir semtte, lüks bir binada inşaat firmasının yerini buluyorsunuz ve ofisin kapısından içeri girerken adeta büyüleniyorsunuz.

Ofis o kadar lüks dizayn edilmiş ki diyorsunuz ki:
“Bu firma hangi işin altına girse, bitirir çıkar.”

Girişte temiz giyimli iki görevli sizi bekleme salonuna alırken, çaylar kahveler, pahalı kurabiyeler ve kuruyemişler de arkadan gelir.

Bekletmek, yönetenler için her zaman bir statü belirgeçidir.
Yani, “Siz bekleyen, ben de bekletenim. Burada patron benim, herkes yerini bilecek.” demek ister.

Bir süre bekledikten sonra bir görevli müteahhidin müsait olduğunu ve sizi beklediğini söyleyerek sizi alır, müteahhidin kapısına kadar götürür. Görevli kapıyı tıklayarak açar ve sizi takdim ederek içeri buyur eder.

Müteahhidin odası, ofisin en lüks ve şatafatlı odasıdır. Siz hayran hayran müteahhidin odasına bakarsınız ve arkasından tanışma faslı, projelerin tanıtımı falan derken vakit geçer. İlk intiba sizde müthiş etki bırakmıştır.

Aslında hemen karar vermişsinizdir ama “Bir de hanıma sorayım.” diyerek hem inşaatları incelemek, hem de firmayı biraz daha araştırmak için zaman kazanmak istersiniz.
“Hay hay.” derler ve sizi gönderirler.

Siz inşaatları gezersiniz, biraz da firmayı etraftan sorarsınız ama genelde etraftakiler firmanın yeni olduğunu, fazla tanımadıklarını söylerler.

Zaten müteahhit de ilk görüşmede başka şehirden geldiklerini, artık burada yatırım yapacaklarını söylemiştir.

Hanıma sorma işi genelde en sona kalır.
Zaten sormazsınız da, ikna etmeye çalışırsınız:
“Şöyle avantajları var, şöyle manzarası var, şöyle ödeme planı taksitleri var, 2 seneye teslim.”

Sevine sevine hanıma anlatırsınız. Garibim o da, kocasının büyük bir iş başardığını sanarak kabul eder ve birlikte müteahhidin ofisine tekrar gidilir.

Hanım ofisi ve müteahhidin odasını görünce kendinden geçmiştir. Yarısı peşin, kalanın yarısı 24 ay taksit, geri kalanı ise tapu alınca verilecek şekilde imzayı atmışsınızdır.

Artık, “İki yıl sonra yeni evimize oturacağız!” diye sevine sevine evinizin yolunu tutmuşsunuzdur.


Aradan birkaç ay geçer, iki akrabanızı daha aynı firmadan daire almaya ikna etmişsinizdir.

Neyse, sözü fazla uzatmayayım. Aradan aylar geçer, inşaatta fazla bir kıpırdanma yoktur.
İnşaat çok yavaş ilerlemektedir.

Az şüphelenir gibi oluyorsunuz. Müteahhidin ofisine gidiyorsunuz. Bu sefer sizi daha uzun bekletiyorlar. Müteahhitle nihayet görüşebiliyorsunuz. Müteahhit her haliyle yoğun olduğunu belli ederek:
“Her şey yolunda, merak etmeyin.” deyip sizi yolluyor.

Bir, iki, üç derken müteahhit artık telefonlarınıza da çıkmaz, mesajlarınıza da cevap vermez oluyor.

Bir bakıyorsunuz, bir yılın sonunda on katlı binanın daha beşinci katına gelinmiş.
“Kalan sürede bu bina nasıl tamamlanır?” diye kendi kendinize soruyorsunuz.

Müteahhit ara ara ekonomik zorluklar, enflasyon, girdi-çıktı maliyetleri, sağlam ekip bulamama gibi nedenlerle açıklama yapma zahmetine giriyor bazen. Siz bu arada her ay taksitlerinizi düzenli bir şekilde ödüyorsunuz.

Bir yıl sonunda müteahhit ekonomik gerekçeleri bahane göstererek aylık ödemelere %50 zam yaptığını size iletiyor.
Tabii başta tüm hak sahipleri bundan rahatsız oluyor ama ödemezlerse de inşaatın daha da gecikeceği söyleniyor. Mecburen herkes, tıpış tıpış ödemelerini yapıyor.


İkinci yılın sonunda, on katlı binanın sekizinci katına ancak gelinmiş ama bu sefer müteahhit ortada yok.

Bu sefer sadece daire sahipleri değil, arsanın sahibi, kalıpçı, demirci, betoncu, duvarcı da müteahhidi arıyor.
Canı yanan herkes ofise gidiyor ama müteahhidin ofise de uğramadığını söylüyorlar.
O sırada ofis sahibi geliyor ve “Altı aydır kira ödenmedi.” diyor.

Sonuç:
Bina metruk vaziyette ortada kalıyor.
Herkes mağdur.
Herkes zararda.
Öfkelenenler, ağlayanlar, şikâyet edenler, haciz koyduranlar; herkes hakkını arama telaşına giriyor.


Neyse... Tekrar bir şekilde müteahhide ulaşılıyor ve bir anlaşma yoluna gidiliyor.
Arsa sahibi biraz haklarından vazgeçiyor, daire sahipleri 2 sene daha aylık ödeme yapmayı kabul ediyor ve inşaat ancak 5 sene sonra hak sahiplerine bir sürü eksikle teslim ediliyor.

Oradan zihinsel engelli olduğu sanılan bir daire sahibi,
“Adam yaptı ama, adam ne yaptı ne etti binayı yaptı.” diye müteahhide yalakalık yapınca insanların sinirleri bozuluyor.
Sonradan öğreniyorlar ki o meczup, müteahhidin başka yerlerden beslediği biriymiş.

Böyle durumlarda müteahhit her zaman kendi lehine şahitlik yapacak birilerini mutlaka besler.
Müteahhit utanmazca dairelerin sahiplerine verilmesiyle ilgili binanın önünde açılış töreni de yapar. Balonlar patlatır, selfieler, hikâyeler çeker.

Başkaları onun bir “iş başardığını” zannetsin diye, tabii.


Şimdi bu hikâyede ne oldu?
Müteahhit aslında hırsızlık yapmak için iş yaptı.
İş, hırsızlığın kılıfı oldu.

Hiçbir öngörü tutmadı.
Hiçbir plan tutmadı.
Hiçbir sözde durulmadı.

Pardon, bir sözde duruldu:
Herkes bir daire sahibi oldu. Ama nasıl oldu?..


Konuyu sadece bir müteahhitlik örneği olarak düşünmeyin!

İş yapsın diye yetki verdiğiniz kim varsa...


Bir işi yapmak her zaman başarı demek değildir.
Başarı; bir işi zamanında, eksiksiz, söz verilen kalitede, gerçek maliyetinde ve şeffaf bir yönetimle yapmaktır.

Bunun dışındaki her iş ya başarısızlığın, ya utanmazlığın ya da doğrudan hırsızlığın sembolüdür.

Benzer Videolar