
20 Kasım 2025 Perşembe

Tercüman Gazetesi

EVLİLİKTE YALAN: GERÇEĞİ DEĞİL, İLETİŞİMİ KAYBETMENİN SESSİZ ÇIĞLIĞI

ZÜLFÜ YARE DOKUNMAK: YİTİRDİKLERİMİZ

"Halka Aşkla Hizmetin Adı: Arapgir Modeli" Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu ile Röportaj

KUŞLAR YAĞMURDA DA UÇAR

DURUŞ

İNSANLARA RAĞMEN, İNSANLIK İÇİN

YENİDEN MİLLİ MÜCADELE (ÇAĞRI)

Neden İznik?…

BİR DAMLA KAN, BİN BİR ENDİŞE

Bilgi ve Adalet

KADINIM HAKLARIM VAR

AYNADAKİ LEKE

KAN BAĞIŞI: BİR YAŞAMIN KIRILMA NOKTASINDAKİ KÜÇÜK BİR MUCİZEDİR

SALEBE’NİN HİKÂYESİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?

Ne Bu Dünyada Ne De Öteki Dünyada

FATİH'İN VE ATATÜRK'ÜN İZİN VERMEDİĞİ PAPA'YA NEDEN İZİN VERİLİYOR?

VAZO ÖNÜNDE SATILAN ÜRÜNLER SAĞLIKLI MI?

BU DÖNER BAŞKA DÖNER… KİME DÖNER?

ÜÇ SIFIRIN ADALETİ, BİR İNSANIN VİCDANI: Prof. Dr. Ayten Erdoğan Meselesi

YOK DEVE

Milletin Vekili Olmak Cesaret İster

ADIM ADIM İLERLİYOR KÖTÜLÜK

ENGELSİZ ÖZGÜRLER

DİNDARLIK VE AYDINLIK

EĞİTİMDE SOSYAL ADALET

HAK ARAMAK HAKKIMIZ MI?

İNSANLARIN EN İYİ İLACI

GÖNÜLLERİN ANAHTARI; EMPATİ

EVLAD-I FATİHAN ve SELANİKLİ MUSTAFA

Ticareti “Franchise’laştıran AKP

Yazmanın, konuşmanın, boykotun, sosyal medyada zulmü duyurmanın, mazluma manen ve maddeten destek olmaya çalışmanın, meydanlara inmenin, yollara düşmenin “hiç” hükmünde mi “çok” hükmünde mi olduğunu bilememenin kafa karışıklığını yaşıyoruz. Harekete geçmek için atacağımız her adımın kararlılığını duraksatan bir “İşe yaramayacak mı?” tereddütü var içimizde.
Bir yandan da hiçbir şey yapmadığı hâlde direncimizi kırmaya, azmimizi yaralamaya çalışan; çabalarımıza burun kıvıran tayfayla uğraşıyoruz.
Yine de…
İnsan hayatının değerli, her insanın biricik olduğuna inatla inanıyoruz.
Bir şey yapmanın, hiçbir şey yapmamaktan daha doğru olduğunu biliyoruz.
Yemeden içmeden kesilmediysek de hayatımızı, az ötemizde yaşatılan kıyıma aldırmadan da sürdürmüyoruz.
Elimizle durduramadığımız zulmü, dilimizle durdurmaya çalışmanın acizliği içindeyken, hiç değilse “dilsiz şeytanlar” olmamaya direniyoruz.
Selin üzerinde yüzen çer çöp gibi dağılmamaya çalışıyoruz.
Halk tepkisinin hükümetler üstü bir etki mekanizması olduğuna olan inancımızın somut karşılığını görmek istiyoruz.
Sözün ancak eylemle değer kazanacağının bilincindeyiz.
Zira “Gazze kazandı, biz kaybettik.” gibi beylik laflar etmenin, Gazzeliler onurlarıyla yaşayıp, onurlarıyla direnip, onurlarıyla ölürken oturduğumuz yerden hamaset edebiyatı yapmanın mide bulandırıcı bir noktaya evrildiğini, söyleyeni samimiyetsizliğin zirvesine uçurduğunu görüyoruz.
Hiçbir dert, hiçbir ıstırap, hiçbir elem, hiçbir imtihan, hiçbir musibet tek başına bir kişiye veya bir topluma mal edilemeyeceğine göre; gördüğümüz, duyduğumuz, haber aldığımız anda hissettiğimizden, düşündüğümüzden, hâlimizden, tavrımızdan, tepkimizden, eylemlerimizden sorumluyuz.
Modern(!) çağın yalnızlaştırdığı, duyarsızlaştırdığı, bencilleştirdiği beşer yığınlarının arasından sıyrılıp çıkabilen insanlardan olmamızın zamanı gelmedi mi?
Yaptığı soykırımı tüm dünyaya canlı yayınla seyrettiren, “devlet” olduğu iddiasındaki terörist yapıya “Dur!” demediğimiz sürece, suçlarına ortak olduğumuzun; gölgelerinden bile korkan bu yığına cesaret verdiğimizin farkında mıyız?
Gazze bir “insanlık ölçer” oldu.
Ne kadar insan olduğunuzu tepkinize bakıp ölçün.
Sonucu kimseye söylemenize gerek yok.
Buyurun!