19 Temmuz 2024 Cuma
Toplu taşıma araçlarında duygu sömürüsü yapan dilenciler, kendilerini hasta kılığına sokarak insanların merhamet ve vicdan duygusunu kabartıyorlar. İBB’nin metrobüslerde, trenlerde, Marmaray’da, metroda ve birçok toplu taşıma aracında, duraklarda ve istasyonlarda dilencilik yapan bu insanlar, devletin yardımlarından faydalanıyor olabilirler.
Bu anlamda metrobüs yetkilileriyle görüştüğümüzde, hat amirleri durumu şöyle özetledi: “Bizim, bu kişiler yani dilenciler hakkında yaptırımlar yapma yetkimiz yok. Sadece ilçe belediye zabıta ekiplerine bilgi vererek konu üzerinde çalışıyoruz. Güvenliklerimiz bile müdahil olamıyorlar çünkü kanunlar yetersiz. Yaklaşık bir ay önce, güvenlik arkadaşlarımızdan biri bu dilencilerden küçük bir çocuğu kovalarken karşıdan karşıya geçerken bir araç çarptı ve arkadaşımız bu yüzden soruşturma altına alındı, görevinden oldu ve cezaevinde yatmakta.
Bu durumu tam bir aydır takip ediyoruz. Bu dilenci takımının arkasında kimler var, kim bunlar, neden milletin vicdan duygularından faydalanıyorlar? Bu asalaklar gibi toplu taşıma araçlarında dilenmek zorunda kalıyorlar. ‘Açım’ pankartları önlerinde duruyor. Bu ülkenin devleti bu insanları keşfetmiyor mu? Hadi öyle diyelim ve buna tamam diyelim, engelli kartlarını kullanarak insanlardan nakdi destek istemek nedir?
Bu yanıltıcı soygunculuğun takibini yaklaşık bir aydır yapmaktayız. Zabıta ekipleri belirli günlerde bu dilencileri toplayıp sadece 250 TL bir ceza kesip ellerindekilere el koyup salıveriyorlar. Bunlar yine toplanıp önceki dilenciliklerine devam ediyorlar. Kanunların zayıf ve yetersiz olduğu ortada. Bu insanlara ne yapılabilir? Bu insanlara yardım eli uzatılması gerekir fakat bu mümkün olmuyor. Bu yüzden geçim sıkıntısı artmakta olan ekonomimizin yüksek olduğu bu dönemlerde neler yaşanmakta hepimiz az çok bilincindeyiz.
Herkes biliyor ki bu sömürge çeteleşme halini almış. Hepimiz vicdan ve merhamet sahibiyiz, bu konunun ucu da kolluk kuvvetlerine dayanıyor. Sömürgenin arkasından koşmak yerine uğraşmak, bir Türk halkıyız her zaman birileri ortaya çıkar. Mutlaka yardım eden vicdan ve merhamet duygulularımız var. Her şey bir anda gelinen noktada dünyanın dış devletlerinde belki bu kadar üzücü bir tablo yaşanmamaktadır. Bu dünya öyle zalim ki, her yaşamın aynasında bir çile, gam, keder ve dert yatmakta.
Değerli okurlar, günümüzde ihtiyaç sahipleri çok. Yokluk, naçarlık almış yürümüş. Başka memleketlerden gelen vatandaşlar, bu İstanbul gibi büyük şehirde varlıklı olmaya gelen tüm insanlar burada yer ve yurt sahibi olmaya çaba göstermeye çalışıyor. Lakin umdukları kapılar kapalı olarak karşılarına çıkıyor. Yalan dolan içinde yaşamaya başlanmıştır. Fakirlik hat safhada. Gelinen nokta, bir lokma ekmeği arar olmuşlar. Son çareleri dilenmeye başlamışlar. Bu yüzden köprülerde, toplu taşıma araçlarında, raylı toplu taşımalarda, türlü sıfatlara bürünerek insanların vicdan ve merhamet duygusunu kabartarak para toplayıp geçimlerini sağlıyorlar.
Yardım kuruluşları bunlara el uzatsa da yeterli olmadığını haykırmaktadırlar. Kimse bize el uzatmıyor, bu yüzden çocuklarımız aç diyerek yakınmaktadırlar. Aslında onları da suçlayamayız fakat görünen göz kılavuz istemez sözüyle gördüklerimiz ispat tablosudur. Bu kişiler, dilenciler, türlü mazeretler uydurarak metro, metrobüs ve diğer araçlarda dilenmeye başlamışlar. Bu insanlar sadece kendilerini değil, çocuklarını da dilenciliğe alıştırmaktalar. Zabıta ekipleri belirli günlerde bu dilencileri toplayıp, ellerindeki toplanan yardımlara el koyup, tutanakla birlikte ceza işlemi olarak 20 TL kesip salıvermekteler. Çünkü bu dilenciliğin kanun içinde suç teşkil etmediği açıkça ortada.
Dilenciliğin artık meslek haline gelmiş olması, her şeyin bir numaraya bağlı olduğunu gösteriyor. Her dilencinin bir takipçisi var. Toplanan paralar takip edenlerin eline geçince ceplerine inmekte. Dilencilerin kimileri hasta numarası yapıyor, kimileri engelli statüsünü kullanıyor. Hatta sosyal hizmetlerin engelli vatandaşlara verdiği tanıtım kartlarını kullanarak kibarca acındırma hali kullanıyorlar. Kimileri aldanıp bunlara para yardımı yapıyor. Bu süreçte bilinen bir şey vardır: Asla bunlara itimat edip parasal yardım yapmamalısınız. Bizler tabi ki vicdan ve merhamet duygularının kabarması sonucu her bir vatandaşımızın acılarını görsel olarak yaşaması değil, yerinde tespiti esas gelir diye düşüncelere sahip bir milletiz. Böyle bir Türk vatan evlatlarıyız. Biz Türk milleti olarak bu acı tablolara maalesef dayanamayan bir milletiz.
Bizler her halükarda duygusal bir milletiz. Bu yüzden her zaman bu gibi durumlardan mesafeli durmak lazım gelir diye düşünülürse, bazı kesimler bu fikri maalesef uygulamazlar çünkü bu dilenenleri pek ciddiye almazlar, sadece uzaktan seyrederler. Aralarında konuşanlar da olur, zaman zaman bir damla gözyaşı dahi akıtmazlar. Dilenenlerin yüzleri hiç kızarmaz. Gerçek ihtiyacı olanlar söylemezler, isteyemezler, utanırlar. Bunlar gerçek ihtiyaç sahipleridir. Dün-bugün diyenler yarını hiç düşünmezler. Dilenciler bugün bulurlar, yarını aldırmazlar çünkü normal çalışan, alnının teriyle kazanç sağlayanlar, ekmek bitmesin diye idareli kullanırlar. Hani bir söz vardır; ne ekersen onu biçersin. Her kazancında bir köşeye birikim yapmaya çaba ve emek sarf edersin. Gelir bir dilenci senden yardım ister, işte o an denilen noktaya gelinir. Acıma duyguları kabarır, insanın vicdan kuşu havalanır. Bakarsın ki perişanlık tablosu önünde. İşte o zaman cebindekini dökersiniz. Naçar kalmak insanın erdemliğinden gelen içgüdüsüyle insanın içini kabartır. Vermemek, yardım etmeye başlarız.
Ömür giden bir su misali, insanlara naçarlara el uzatmak dini yönden helal kılınmaktadır fakat dilenciye vermek caiz değildir. Yaratan, kullarına dilenmeyi emretmemiştir, çalışmayı, üretmeyi, alnının teriyle kazanmayı emretmiştir. Fakat şimdilerde dilenmek adet değil meslek edinilmiş. Yazar olarak araştırmalarımıza göre bir ay takip etmekteydik. Netice itibariyle oldukça hassas duruma göre, ülkemizin nüfusunun % bilmem kaçı bu dilencilikle geçimlerini sağlamaktadır. Dilenciliği bir meslek haline getirmişler. Bizler de bunlara acıyıp ciddi anlamda parasal yardımlar yapmaktayız.
Değerli Tercüman okurlarımız, Bugünkü yazımızda toplu taşımalarda dilenen kişiler kimler, bunlar niçin böyle bir yola girmişler araştırmalarımıza göre yüzlerini gizleyip sivil toplumdan parasal yardım talepleriyle ve buna artı olarak kendilerini gizleyerek ‘açız’ levhaları önüne koyarak dilenmeye başlamışlar. Dilenmek onlar için meslek haline gelmiştir. İstatistiklere göre, bu kişilerin yarısının dilencilikle geçimlerini sağladıkları açıkça görülmektedir. Bu anlamda, değerlerin taksiminde yapılan dilencilerin bir grup halinde şebekeleşmelerinde büyük rol oynamıştır.
Bugünkü yazımızda toplu taşıma araçlarının yeraltı treni, raylı sistem toplu taşıma hizmeti yapan araçlarda sürekli değişik tiplere bürünerek vatandaşların insaniyetlerinden, merhamet ve vicdan duygularını kabartarak kibarca soymaları sizce doğal olarak karşılanır mı? Hayat gerçekten zor bir yol ve yaşam. Ömür bir damla yaş misali akıp gidiyor. Bu zaman zarfında her yaşamda yokluk, fakirlik, çaresizlik ve ekonominin artışı insanları sarmaya devam ediyor.
Değerli Tercüman okurlarımız, satırlarımıza son verirken şunu da hatırlatmak isterim. Siz, siz olun, hiçbir dilenciye gerçek ihtiyacı olmadıkça yardım elinizi uzatmayın çünkü sizden fazla kazanmaktalar. Bunlar şebekeleşmiş olup, her durumda farklı kılıklara bürünüp geçinmenin yollarını aşmışlar. Dikkat edelim, vermediğinizde arkanızdan beddua ederler. Devlet yardım kuruluşları, bu kişilere destek için şartlara uygun olmadığı tespit sonucu geri çekilip farklı yardım metotları kullanırlar. Velhasıl kelam, bizden söylemesi, biz elçiyiz. Elçilere zeval olmaz. Yalan dolan bini bir para. Alışmışlar milleti kandırmaya, geçim yolunu bu şekilde bulmuşlar. Şimdilik hepinize sevgi ve saygılarımla bu haftaki yazımızı burada noktalıyoruz. Bir dahaki yazımızda görüşmek üzere hoşça kalın, mutlu kalın.
Mehmet Necat Kansu
Tercüman Gazetesi Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.