Hayatın derin anlamlarını ve insanın gerçek amacını anlamak için çeşitli yollar vardır. İslam’da insanın varlığı, Allah’ın ona verdiği emanet olarak kabul edilir ve bu emaneti doğru bir şekilde kavrayıp değerini bilmek, hayatın anlamını bulmakla bağlantılıdır. Her insanın hayatında korku ve sevgi arasında bir denge kurması gereklidir. Ancak bazen korku ve sevgi arasındaki sınır çok hassas olabilir ve insanın en büyük korkusu, Allah’ın ona olan merhametini kaybetmesi olabilir.
İslam’da birçok âlim, felaketin insanın Allah’ı tanımamasından değil, Allah’ın onu tanımamasından kaynaklandığını belirtir. Bu düşünce, insanın Allah karşısındaki yerini ve Allah’ın kullarıyla olan ilişkisini çok güzel bir şekilde ifade eder. Hayatın gerçek özü, insanın Allah’ın merhametini ve lütfunu her an hissetmesindedir. Eğer insan yalnızca Allah’ın inayetine güveniyorsa, bu, onun kalbinde samimi bir sevgi ve iman taşıdığı anlamına gelir. O, hayatını sadece Allah’ın rızasına uygun bir şekilde yaşamaya çalışır.
Birçok insanın hayatında dua önemli bir yer tutar. İslam’da dua, Allah ile olan ilişkinin doğrudan bir aracıdır. Ancak çoğu zaman insanlar dua ettiklerinde istedikleri şeyin hemen kabul edilmesini beklerler. Allah, kulunun dualarını kabul ederken onun için en hayırlı olanı zamanında verir. Dua etmek çok önemlidir, ancak sonuç bazen insanın arzu ettiği şekilde olmayabilir. Allah, kulunun zararına olabilecek herhangi bir şeyi ona vermez. Her şeyin hayırlı ve doğru zamanı yalnızca O’nun bilgisiyle olur.
Kur’an’ın “Bakara” suresinde, insanın hoşlanmadığı şeylerin bazen onun için en hayırlı olacağı, hoşlandığı şeylerin ise onun için zararlı olacağına dair bir ayet vardır. Bu, insanın kalbinin Allah’ın hikmetine teslim olmayı ve her şeyin sonunda onun hayrına olacağına olan inancını güçlendirir. Gerçekten de, Allah’ın kuluna verdiği her şeyin bir hikmeti vardır ve insan buna iman etmelidir.
İnsanın duası yalnızca dilinde değil, kalbinde de bir temizlik ve samimiyet gerektirir. İnsan dua ederken Allah’tan bir şeyler isterken, kalbinin saflığı ve temizliğiyle bunu yapmalıdır. Eğer insanın kalbi nurla dolarsa, onun duası Allah’ın katında kabul olur. Bu, aynı zamanda insanın manevi gelişimini izlemesi ve Allah ile daha yakın bir ilişki kurması anlamına gelir.
Bütün bunlar, insanın varlığını ve hayatını anlamasına yardımcı olur. Kur’an-ı Kerim’de insanın yaratılışıyla ilgili olarak “Ahsen-i takvim” ifadesi, insanın en güzel biçimde yaratıldığını bildirir. İnsan, Allah’ın ona verdiği bu güzel biçimi ve emaneti kavrayarak, hayatını bu amaca uygun bir şekilde yaşamalıdır. Hayatın gerçek amacı, Allah’ın sevgili kulu olmak ve Onun rızasını kazanmaktır.
Azerbaycan’ın klasik şairi İmadeddin Nesimi de bu hikmeti şiirinde ifade eder: “Ahsen-i takvime düştü gönlümüz.” Yani insan, yaratılışının hikmetini anlayıp hayatını bu bilinçle yaşarsa, Allah’ın sevgili kullarından biri olur. Allah’ın sevdiklerini insanlar da sever, çünkü onların hayatlarında nur vardır ve bu nur insanları çeker.
Sonuç olarak, insanın hayatta karşılaştığı en büyük amaç, Allah’ın rızasını kazanmaktır. Bunu elde etmek için ise Allah’ın hikmetine teslim olmak, dua etmek ve her şeyin en iyi şekilde Allah’ın hükmüyle olacağına inanmak gerekmektedir. Bu yolda her insanın manevi saflığı ve temizliği, Allah’ın sevgisini kazanmasında önemli bir rol oynar.
Allah’ın hikmetine iman eden ve her şeyin O’nun iradesine tabi olduğunu anlayan insan, hayatta karşılaştığı sınavlarla daha da güçlenir. İnsan yalnızca Allah’ın inayetine ve merhametine güvenerek, hayatını doğru yolda yönlendirir. Dua etmek sadece maddi istekleri yerine getirmek değil, aynı zamanda Allah ile daha derin bir ilişki kurmanın bir yoludur. İmanlı bir insan her zaman Allah’ın en iyisini kendisine seçtiğini ve O’nun hikmetinin en doğru zamanda ortaya çıkacağını bilir. Bu manevi derinlik ve anlayış, insanın ruhsal gelişimine ve hayatının gerçek amacına yönelmesine yardımcı olur.
Resul Mirhaşimli
GENEL
8 saat önceGENEL
8 saat önceGENEL
8 saat önceGENEL
8 saat önceGENEL
8 saat önceGENEL
8 saat önceGENEL
8 saat önce