Kıymetli okuyucularım,
Her yıl, lise ve üniversiteye giriş sınavları, gençlerimizin geleceklerine yön veren en kritik sınavlar olarak karşımıza çıkıyor. LGS, ortaöğretim kurumlarına geçişin kapısını aralarken; Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), gençlerin hayallerindeki üniversitelere ulaşma yolunda önemli bir engel veya fırsat oluyor. Ancak bu sınavların her biri, yalnızca öğrencilerin bilgi ve becerilerini ölçmekle kalmayıp, aynı zamanda onların psikolojik sağlığı, özgüveni ve gelecek perspektifleri üzerinde derin etkiler bırakıyor.
Sınav odaklı bu sistem, başarı ve başarısızlık arasındaki ince çizgide sallanan genç nüfusu, ne yazık ki çoğu zaman stres ve kaygıya mahkûm ediyor. Peki, gerçekten bu sınavlar gençlerimizin geleceğini aydınlatmak yerine onları mı karanlığa itiyor? Gelin hep birlikte ortaokuldan başlayarak meslek sahibi olana kadar yaşadığımız LGS-YKS sınav streslerine göz atalım.
LGS
Her yıl geleneksel hâle gelen Liselere Geçiş Sınavı (LGS), 8. sınıf öğrencilerinin hayatında hem bir dönüm noktası hem de büyük bir stres kaynağı olmaya devam ediyor. Bu sınav, çocuklarımızın yaşamındaki en büyük dönemeçlerden biri olarak görülüyor olsa da, geride bıraktığımız yıllarda pek çok olumsuzluk da gözler önüne serildi.
LGS, genç neslin geleceklerine yön veren bir kapı olarak tasarlandı. Ancak uygulama sürecinde ortaya çıkan sorunlar, sınavın gerçek amacının ötesine geçtiğini gösteriyor. Çocuklar, sınav hazırlık sürecinde yoğun bir stres ve kaygıya maruz kalıyor. Sabahın erken saatlerinden gece geç saatlere kadar ders çalışmak, psikolojik yorgunluk ve motivasyon kaybı yaşamalarına sebep oluyor. Bu durum, özellikle çocukların sağlıklı gelişimini olumsuz yönde etkiliyor.
Ayrıca LGS’nin rekabet ortamı, adalet ve fırsat eşitliği konusunda da ciddi soru işaretleri doğuruyor. Eğitim imkânlarına ulaşımda farklılıklar, maddi olanaklar, ailelerin ilgi ve desteği çocukların başarı şansını belirliyor. Bu da “eşit sınav ortamı” iddiasını gölgeleyen en büyük faktörler arasında yer alıyor.
Bu sınavlarda en önemli meselelerden biri de sınavın asli amacından uzaklaşıp, yalnızca test çözme ve notlara odaklanan bir sistem hâline gelmiş olması. Çocuklar, sınava hazırlanırken gerçek anlamda bilgi ve anlayış yerine sınav teknikleri ve başarısına odaklanıyor. Bu durum, onların eleştirel düşünme, yaratıcı çözüm üretme gibi en temel becerilerinin gelişimini engelliyor.
Psikologlar, sınavların çocukların yeteneklerini doğru biçimde ölçmediğini ve onların gerçek yaşam becerilerini yansıtmadığını söylüyor. Bu yaklaşım, sadece belirli sınav başarısına dayalı sağlıksız bir yarışa dönüşüyor.
Sonuç olarak, LGS’nin temel amacının gençlerin yeteneklerini ve potansiyellerini ortaya çıkarmak değil, onların üzerindeki psikolojik yükü artırmak olduğu aşikâr. Okul ve eğitim sistemimiz, bu sınavları aşmak yerine, çocuklarımıza özgüven aşılayan ve onlara ilgi ve yetenekleri doğrultusunda gelişme imkânı sağlayan bir yapıya dönüşmeli.
YKS
Lise son sınıf öğrencileri ve liseden başarıyla mezun olan gençlerimiz, büyük bir gayret ve heyecanla Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) hazırlanıyor. Üniversite hayalleriyle yanıp tutuşan öğrencilerin umutları bu sınava bağlanmış durumda. Ancak son yıllarda yaşanan deneyimler ve gözlemler, YKS’nin yalnızca bir kariyer kapısı değil, aynı zamanda gençler üzerinde ciddi olumsuzluklar yaratan bir sınav hâline geldiğini gösteriyor.
YKS, ülkemizde gençlerin eğitim hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak bu sınavın uygulama şekli, pek çok sorunu da beraberinde getiriyor. Günlerce süren yoğun çalışmalardan sonra, öğrenciler adeta bir yarışın ortasında kalıyor. Sınavın psikolojik yükü, sınava hazırlanan gençlerin özgüvenini sarsıyor. Üst üste yapılan sınavlar, çocuklarda kaygı, stres ve başarısızlık korkusunu büyütüyor. Bu durum, ruh sağlığını olumsuz etkileyerek başarıyı ve motivasyonu gölgelemeye başlıyor.
Bir diğer sıkıntı ise sınavın adil olmayan koşullarda gerçekleşiyor olmasıdır. Maddi durumu iyi ailelerin çocuklarına sağlanan ek kurslar, özel dersler ve eğitim imkânları, başarıdaki farkı derinleştiriyor. Eşit şartlar altında yarışmak isteyen gençler, fırsat eşitsizliği yüzünden adil bir değerlendirmeden mahrum kalıyorlar. Bu durum yalnızca eğitimde değil, adalet duygusunda da ciddi sorunlar yaratıyor.
Ayrıca sınavın düşük başarı oranları ve yalnızca test çözme becerisine dayalı olması, öğrencilerin geniş ve farklı yeteneklerini göz ardı ediyor. YKS, öğrencilerin eleştirel düşünme ve yaratıcı problem çözme becerilerini değil, bilgi tekrarı ve hız üzerine kurulu bir yarış hâline getirildi. Bu sistem, gençlerin gerçek potansiyellerini keşfetmelerini engelliyor ve onları sadece sınav başarısına odaklanmış bireylere dönüştürüyor.
En önemli sorunlardan biri de geleceğin mesleklerini ve yaşamlarını şekillendiren bu sınavın, gençler üzerinde yarattığı büyük baskıdır. Çocuklar, sınav stresi altında potansiyellerini değerlendiremeden, özgüven ve severek/isteyerek öğrenme ortamını kaybediyorlar. Bu durum, yalnızca şu anki sınav dönemiyle sınırlı kalmayıp, gençlerin yaşam kalitesini ve psikolojik sağlıklarını tehdit ediyor.
Sonuç olarak, YKS, amaca ulaşmanın yolunu değil, gençler üzerinde ciddi psikolojik ve sosyal yükler yaratan bir sınav sistemine dönüşmüş durumda. Eğitim sistemimizin, gençlerin yeteneklerini ve potansiyellerini serbestçe ortaya çıkarabilecek, adil ve sağlıklı bir ortam sunması gerekiyor. Gelişmiş ülkelerde eğitim, sınavdan çok bireylerin farklı yeteneklerini destekleyen ve özgüveni artıran bir yaklaşımla şekilleniyor. Bizim de, gençlerimizin hayallerini ertelemeden, onlara güvenle ve sevgiyle yaklaşan bir eğitim reformuna ihtiyacımız var.
Umarım dikkate alınır.
Mutlu haftalar, keyifli okumalar.
YAZILAR
Az önceYAZILAR
Az önceYAZILAR
Az önceYAZILAR
50 dakika önceGENEL
14 saat önceGENEL
14 saat önceGENEL
14 saat önce