18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ ve ŞEHİTLERİ ANMA GÜNÜ

Bayram Şen, Tuğtigin Şen kaleme aldılar...

2019 yılı Mart ayında, memleketim olan Isparta’da babamı ziyaret etmekte idim. Eski bir tarihçi ve eğitimci olan babamın kitaplarını karıştırırken, bir kitabın içinde el yazısı ile yazılmış Çanakkale Savaşı ile ilgili bir yazı buldum. Babama, “Bu nedir?” diye sorduğumda, bu yazının geçmişte Çanakkale Zaferi için bir il merkezinde yapılan bir törende kendisinin yaptığı bir konuşma olduğunu söyledi. Yazıyı okuyunca çok duygulandım. “Bir zafer bu kadar duygusal anlatılmaz,” diye düşündüm ve babamın yaptığı bu konuşmadan bazı kesitleri sizlerle paylaşmayı düşündüm. Benim tek yaptığım, ilk girişte dipnotta belirttiğim bir tarih kitabından aldığım giriş bölümü ve yazının sonundaki 4 cümledir. Kısacası, bu yazıyı babam Bayram Şen ve oğlu ben Tuğtigin Şen beraber yazdık.

Birinci Dünya Savaşı içinde önemli bir yer teşkil eden Çanakkale Savaşları, önce deniz savaşı, daha sonra da kara savaşı olarak gerçekleşmiştir. İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’ni savaş dışında bırakmak ve Rusya ile bağlantı kurarak Almanya ve Avusturya’ya karşı üstünlük sağlamak için Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’u kontrol etmek istemişlerdir. Bu amaçla güçlü donanmaları ile 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazı’na saldırmışlardır. Ancak bu güçlü donanma, isabetli top ateşi ve mayınların boğazı tıkamasıyla beklenmedik bir yenilgiye uğramıştır. Deniz yoluyla geçemedikleri Çanakkale Boğazı’nı bu kez karadan istila ederek aşmak amacıyla Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerine çıkarma harekatı düzenlemişler ama yine başarı gösteremeden 1916 yılının başında geri çekilmişlerdir.

Tarih kitaplarında yukarıdaki örnekte olduğu gibi bir paragrafta özetlendiğini gördüğümüz bu zafer, aslında derin bir kültürel ve milli bir duygunun tekrar şahlanışının yıl dönümüdür.

Bugün gururla andığımız Çanakkale Zaferi’nin özellikleri, diğer savaşlardan daha başka bir görünüm arz etmektedir. Bu zaferde, iman ve azmin kuvvet ve teknikle mücadelesi vardır. Burada mananın maddeye üstünlüğü vardır. Burada hakkın kuvvete üstünlüğü vardır. Burada yüce Türk Milleti’ne Allah’ın yardımı vardır.

Bugün, bu savaşların en yoğun geçtiği Gelibolu Yarımadası’nı dolaşırsanız, nefesiniz kesilir, soluk almakta güçlük çekersiniz ve bu savaşı bütün haşmetiyle hissedersiniz.

Burada 63 eriyle Ertuğrul Koyu’na çıkan altı bin düşman askerini savaşarak geri atan Ezineli Yahya Çavuş’un mücadelesini, burada Mehmet oğlu Seyyit’in 269 kilo ağırlığındaki gülleyi namluya yerleştirmesini, burada düşman tarafından atılan bombaları daha patlamadan yine düşmana atan Mehmet Çavuş’u hissedersiniz. Burada karşılıklı atılmış iki merminin havada kenetlenmiş olduğunu görürsünüz.

Burada düşman toplarının cehennemi ateşine rağmen susmayan Ertuğrul Tabyası, Orhaniye Tabyası, Hamidiye Tabyası’nı hissedersiniz.

Burada tarihin en büyük donanması Boğaz’da ilerlerken, onların arasından sessizce Nusret Mayın Gemisi ile mayın döşeyen Yüzbaşı Hakkı’yı hissedersiniz.

Burada on eri ile bir düşman taburu ile savaşarak şehit olmuş Bigalı Mehmet Çavuş’u hissedersiniz.

Burada 57. Alay’ın hâlâ ayakta duran siperlerini görürsünüz.

Burada liseden ve fakülteden yeni mezun olmuş aydın bir gençliğin vatan için şehit olarak yok olduğunu anlarsınız.

Burada askerlerine, “Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum,” diyen Mustafa Kemal’in sesinin kulaklarınızda çınladığını hissedersiniz.

Burada Mustafa Kemal’in aşağıda ifade ettiği yüksek ruhu yeniden yaşarsınız:

“Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz, on metre, yani ölüm muhakkak… Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulamamacasına düşüyor, ikinci siperdekiler onların yerine geliyor, fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz?.. Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini de biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılmak yok… Okuma bilenler Kuran’ı Kerim okuyor ve Cennet’e gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur.”

Ama burada göklere yükselen Fransız ve İngiliz mezar anıtları yanında, bu yüksek ruha sahip atalarımızın mütevazi mezar taşlarını ve anıtlarını görürsünüz.

İşte burada, elinize alacağınız şehit kanları ile sulanmış her toprak parçasında, vatanımızın ne kadar kutsal olduğunu görürsünüz ve bütün şehitlerimizin bizlere baktığını içinizde titreyerek hissedersiniz.

Ve burada, Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitleri şiirinin son satırında şehitlerimiz için yazdığı aşağıdaki ifadesinin ne kadar doğru olduğunu anlarsınız:

“Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın.”

Benzer Videolar